7 Aralık 2009 Pazartesi

RUMELİ HİSARI MÜZESİ


Telefon:0212 263 53 05
Fax: 0212 265 04 10
İlçe: Rumelihisarı
Adres: Yahya Kemal Caddesi No:42 Rumelihisarı, Sarıyer İstanbul


Sarıyer ilçesi sınırları içinde ve bulunduğu mevkiye adını veren hisar, otuz dönümlük (30.000 m²) bir alanı kapsamaktadır. Anadolhisarı`nın karşısında İstanbul Boğazı`nın en dar (850 m.) ve akıntılı kısmında inşa edilmiş muhteşem bir anıt-eserdir. Bölgenin ve civarın antik devirde "Hermaion" adıyla anıldığı bilinmekte ise de, tarihçi Dukas bundan söz etmemekte ve hisar yeri olarak "Sostenion" un (İstinye) aşağısında, Fonea adıyla bilinen bir dağın yamacını göstermektedir. Rumelihisarı`nın adı: Fatih vakfiyelerinde Kulle-i Cedide; Neşri tarihinde Yenice-Hisar; Kemalpaşazade, Aşıkpaşazade ve Nişancı tarihlerinde Boğazkesen Hisarı olarak geçmektedir. Bu adı Dukas karıştırarak Kefalokoptis biçiminde kullanmışsa da, ondan başka hiç kimse bu adı kullanmamıştır.

Büyük Zağanos Kulesi ile Küçük Zağanos Paşa Kulesi`nde yer alan iki kitabeye göre hisar, takriben dört ay gibi kısa bir sürede yapılmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi`ndeki "Şerh-i Tecriyd-i Ataik" adlı eserde ise eserin 139 günde bitirildiği kaydı vardır.

Yapımda kullanılan keresteler İzmit ve Karadeniz Ereğlisi`nden; taşlar Anadolu`nun değişik yerlerinden ve spoliler (devşirme parça taş) çevredeki harap Bizans yapılarından elde edilmiştir.

Bazı tarihlerde yapımında 1000 usta, 2000 amele ve çok sayıda nakliyeci biçiminde yuvarlak rakamlar geçmekte ise de, Mimar E.H. Ayverdi yüzeysel hesapla bunu 300 usta, 700-800 amele ve 200 arabacı, kayıkçı, nakliyeci vd. taife olarak yazmaktadır.

60.000 m² alanı kapsayan anıtın kargir hacmi yaklaşık 57.700 m³ tür. Dağ Kapısı, Dizdar Kapısı, Hisarpeçe Kapısı ve Sel Kapısı olmak üzere dört esas ve Mezarlık Kapısı adında bir tali kapısı vardır.

Saruca Paşa, Halil Paşa ve Zağanos Paşa adlarında üç büyük ve küçük Zağanos Paşa adında bir ufak toplam dört kulesi; 13 adet irili ufaklı burcu bulunmaktadır. Biri tıkalı iki su mecrası, ikisi kaybolmuş üç çeşmesi vardır. Camiden günümüze yalnızca yıkık minaresi kalmıştır.

Yapı, 1509 depreminde büyük zarar görmüş ancak hemen onarılmıştır. III. Selim (1789-1807) Döneminde de bir onarım gördüğü bilinmektedir. Ancak esaslı onarım, 1953 yılında devrin cumhurbaşkanı Celal Bayar`ın talimatları ile üç Türk bayan mimar Cahide Tamer, Selma Emler ve Mualla Anhegger-Eyüboğlu`nun yaptığı restorasyonla gerçekleşmiştir.

Müzede açık teşhir yapılmaktadır, ancak sergi salonu ve depo bulunmamaktadır. Toplar, gülleler ve Haliç`i kapattığı söylenen zincirin bir parçasından oluşan eserler, bahçede teşhir edilmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Çarşamba dışında 09.30-16.30 saatlerinde ziyarete açıktır.
Giriş Ücreti: 2 YTL.

MİNİATÜRK (Minyatür Türkiye Parkı)


Telefon:0212 222 28 82
Fax: 0212 222 21 06
E-mail: info@miniaturk.com.tr
Web: www.miniaturk.com.tr
İlçe: Eyüp
Adres: İmrahor Caddesi, Sütlüce İstanbul


İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.`nin hazırladığı Miniaturk`te Türkiye`nin dört bir yanından seçilen tarih, kültür ve sanat eserlerinin minyatürleri bulunuyor. Antik Çağ`dan Bizans`a, Selçuklu`dan Osmanlı`ya 3000 yıllık tarih ve kültür miraslarımız Haliç kıyısına taşındı. Kendi içinde kapalı "masalsı" bir ortam yaratmayı hedefleyen Miniaturk, Anadolu, İstanbul ve eski Osmanlı coğrafyasından eserlerin oluşturduğu üç ana bölümden oluşuyor.

Miniaturk projesi, Haliç’i arıtmak ve çevresini eski görkemine kavuşturmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından sürdürülen dönüşüm projesinin de önemli bir parçasını oluşturmaktadır.

Maketi yapılan 1/25 ölçekteki eser ve nesneler arasında ise; Alman Çeşmesi, Anadolu Hisarı, Aspendos, Aya İrini, Anıtkabir, Ayasofya, Bursa Ulu Camii, Çanakkale Şehitleri Anıtı, Divriği Ulu Cami, Efes Celsus Kütüphanesi, İzmir Saat Kulesi, Meryem Ana Kilisesi, Mostar Köprüsü, Pamukkale, Peribacaları, Safranbolu evleri.... gibi 105 eser bulunuyor. Bu eserlerin bir kısmının yapımı halen devam etmekte. Eser seçim çalışmaları Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Doç Dr. Haluk Dursun`un danışmanlıkları ile bir seçici kurul tarafından yapıldı. Anadolu ve çevresinde çeşitli dönemlerden kalma yüzlerce eser arasından titizlikle yapılan seçimler sonucu Miniaturk`te ilk etapta yer alacak eserler belirlendi.

Kuşbakışı izlemeniz için seyir terasları da yer alıyor. Alanda, ilki her bir maketi yakından inceleme olanağı sağlayan yürüyüş aksı, ikincisi ise özellikle çocukların ilgisini canlı tutmayı hedefleyen ve daha hızlı bir tur olanağı sağlayan tren yolu var. Yapay bir gölün üzerinde yer alan 42 metre uzunluğundaki Boğaz Köprüsü üzerinde yürüyebiliyor, Kız Kulesi, Osmanlı Kadırgası ve deniz araçlarını kuşbakışı izleyebiliyorsunuz. Geziler esnasında size, Fahir Atakoğlu`nun müzikleri eşlik ediyor. Seyir terasının yanında yer alan restoran ve kafeterya ise yorulanlar ve Miniaturk`un tadını çıkartmak isteyenler için düşünülmüş. Haliç ve Miniaturk manzaralı restoranda Türk ve dünya mutfaklarından yemekler bulunuyor. Kafeteryada ise fast food türü yiyecekler servis ediliyor.

Tarih Bu Yaz da Miniaturk’te Canlanmaya Devam Edecek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş ‘İstanbul Mehter’ konserleriyle her cumartesi Miniaturk’te ziyaretçilere tarihin görkemli atmosferini yaşatacak.
Dünyanın en eski bandosu olarak kabul edilen, Mehter; 19 Mayıs 2007 tarihinden itibaren her cumartesi saat: 17:00 ve 18:00 de yarımşar saat canlı müzik keyfini ziyaretçilere tattıracak.
Anadolu ve çevresindeki, tarih ve kültür mirası eserlerin maketlerinden oluşan Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş’ye bağlı bir Türkiye Parkı olan Miniaturk, geleneksel kültürümüzü günümüzde de yaşatmak için, her hafta Mehter Konserleri ile ziyaretçilerine renkli dakikalar yaşatmayı hedefliyor.

Ziyaret Gün ve Saatleri:
Yaz Döneminde; hafta içi 09.00-19.00, hafta sonu ise 09:00-21:00 saatleri arasında, Kış Döneminde; hafta içi ve hafta sonu 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.

Bilet Fiyatları:
Tam: 5 TL. Öğrenci: 3 TL. Tam Grup: 4 TL. Okul Grubu: 2 TL. Yabancılar: 10 TL.
Toplu Taşıma Araçları ile Ulaşım:
54 HT [Hasköy / Taksim] Taksim`den, Belediye Otobüsü, 54 HŞ [Hasköy / Şişli] Mecidiyeköy ve Şişli`den, Belediye Otobüsü
47, 47 Ç, 47 E Eminönü`nden, Belediye Otobüsleri, 41 ST [Seyrantepe / Topkapı] Topkapı`dan, Belediye Otobüsü, Ayrıca Seyrantepe / Topkapı minibüsleri

KİLİM MÜZESİ


Telefon:0212 518 13 30
Fax: 0212 527 58 51
İlçe: Eminönü
Adres: Sultanahmet Camisi Avlusu, Eminönü İstanbul

Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi’nde vakıf camilerinden seçilmiş kilim, cicim ve zili dokumalardan 67’si buradaki üç ayrı salonda sergilenmiştir. Müzede toplam 857 adet müzelik ve etütlük eser bulunmaktadır. Müzede sergilenen kilimlerde ortak desen ve dokuma özelliklerini yansıtan örnekler bir araya getirilmiştir. Türkmen ve Yörükler tarafından dokunmuş kilimler, Osmanlı saray kilimleri halk sanatının ortaya koyduğu eserleri yansıtmaktadır. Geometrik desenli kilimlerin yanı sıra çiçekli, bezemeli Osmanlı saray ve çadır kilimleri de yine burada sergilenmiştir.

Müzenin açılışından bir süre sonra buradaki eserlerin aşırı rutubetten zarar gördüğü anlaşılmış, müze kapatılarak içerisindeki eserler toplanmış ve halı müzesinde koruma altına alınmıştır. Burada rutubeti önleyici tedbirler ve gerekli onarımlar yapıldıktan sonra müze yeniden açılacaktır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapalıdır.

TOPKAPI SARAYI MÜZESİ


Telefon:0212 512 04 80
Fax: 0212 528 59 91
İlçe: Sultanahmet
Adres: Sultanahmet Meydanı, Sultanahmet Eminönü İstanbul


Topkapı Sarayı’nın yapımına hangi yılda başlandığı tam olarak bilinmemekle birlikte, 1460’lı yılların içerisinde olduğuna dair birçok kaynak vardır. Topkapı Sarayı belirli bir plana göre bir kerede inşa edilmiş ve bitirilmiş bir yapı değildir. Canlı bir organizma gibi sürekli büyümüş ve değişmiştir. Bu değişim; ya ihtiyaçtan ötürü yeni binaların eklenmesi ile ya da yangın ve diğer nedenlerle tahrip olan eskilerin yerine yeni binaların yapılması biçiminde olmuştur. Hatta Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırarak Topkapı Sarayı’nı tamamen terkeden Sultan Abdülmecid zamanında bile Mecidiye Köşkü yaptırılmıştır.

Sarayda padişahların ikameti için yapılmış köşklerle Harem dairesi dışında, sarayı muhafaza eden askerler için koğuşlar, saray sakinleri çok büyük bir mutfak, saray çalışanlarının barınacağı yatakhaneler, Divan toplantılarının yapıldığı Kubbealtı, Hz. Peygamber ve Halifelere ait eşyaların saklandığı Hırka-i Saadet Dairesi, Gülhane Hastenesi, Sultan III. Ahmed Kütüphanesi, Enderun Mektebi, Hazine Dairesi, padişahın atları için bir ahır, bir dönem silah deposu olarak da kullanılan Aya İrini Kilisesi gibi bir çok yapı yer alır.

Topkapı Sarayı 19. yy’ın ortalarına doğru terkedilmiş ve devletin merkezi olma işlevini yitirmiştir. Bundan sonra bakımsızlıktan ötürü tahrip olmaya başlamış ve hatta 1870 yılında dış bahçesinden demiryolu bile geçirilmiştir. Saray 1924 yılında müzeye dönüştürülmüştür.

Günümüzde Hazine Dairesi binasında saray koleksiyonuna ait silahlar sergilenmektedir. Bu silahlar 7.-20. yüzyıllar arasına aittir. Sarayın Hasahır’ında ise saraya ait at koşum takımları ve saltanat arabaları sergilenmektedir. Sarayda kullanılan seramik, porselen, cam ve metal mutfak eşyaları sarayın mutfaklarında ziyaretçilere açıktır. Hırka-i Saadet dairesinde Kutsal Emanetler olarak bilinen Peygamber ile bazı Halifelere ait eşyalar bulunmaktadır. Fatih Köşkü’nde ise Osmanlı hazinesi teşhir edilmektedir. Sergilenen parçalar arasında Kaşıkçı Elması, Topkapı Hançeri ve 4 taht en önemlileridir.
Padişahlara ait günlük ve tören elbiseleri de Seferli Koğuşu’nda ziyarete açılmıştır. Ayrıca Harem ile padişahlara ait köşkler de müzenin görülmesi gereken diğer kısımlarıdır.

Ziyaret Gün ve Saatleri:Salı günleri hariç her gün 09.00-19.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Giriş Ücreti: Tam: 20 TL 17 Yaş ve Altı Ücretsizdir.
Topkapı Sarayı Harem: Tam: 10 YTL.

YILDIZ SARAYI - ŞALE


Telefon:0212 259 89 77
Fax: 0212 259 88 26
İlçe: Beşiktaş
Adres: Yıldız, Beşiktaş

Beşiktaş, Ortaköy ve Balmumcu arasında, Boğaziçi’ne egemen bir konumda 500.000 m2’lik bir alanı kaplayan Yıldız, yerleşim tarihi Bizans dönemine dek inen bir koruluktur. İstanbul’un Türklerin eline geçmesinden sonra “Kazancıoğlu Bahçesi” adıyla anılan bu koruluk, büyük bir olasılıkla Sultan I. Ahmed Dönemi’nde (1603-1617) padişahın “Has Bahçe”leri arasına katılmıştır.

Sultan IV. Murad ve III. Selim dönemlerinde de ilgi gören bu çevre; III. Selim’in, annesi Mihrişah Valide Sultan için “Yıldız” adıyla yaptırdığı bir köşkten dolayı bu ad ile anılmaya başlanmıştır.

Sultan III. Mahmud (1808-1839), Sultan Abdülmecid (1839-1861) ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) dönemlerinde eklenen köşk ve kasırlarla gelişen buradaki yapılar topluluğu; Sultan Abdülhamid Dönemi’nde (1876-1909) yapılan binalarla Yıldız Sarayı adını alarak, İmparatorluğun bugün yerinde İstanbul Üniversitesi’nin bulunduğu Eski Saray, Topkapı Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı’ndan sonra dördüncü yönetim merkezi haline gelmiştir.

Yıldız Sarayı’nın bir parçası olan ve adını Fransızca “dağ evi” anlamına gelen “chalet” sözcüğünden alan Şale Köşkü, 19. yüzyıl Osmanlı mimarlığının en ilgi çekici yapılarından biridir. Yüksek duvarlarla çevrili bir bahçe içinde ve farklı tarihlerde yapılan birbirine bitişik üç ana yapıdan oluşan köşkün birinci bölümünün 1880’de, Sarkis Balyan’ın yaptığı ikinci bölümünün 1889’da Merasim Köşkü adıyla tanınan ve D’Aranco’nun yaptığı üçüncü bölümünse 1898 yıllarında tamamlandığı bilinmektedir. Son iki bölüm, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a gelişlerinde konaklaması için yapılmıştır ve bu özelliğiyle Şale, Yıldız Sarayı yapılar grubu içinde bir “devlet konukevi” niteliği taşımaktadır.

Köşk, bodrumuyla birlikte üç katlı, ahşap ve kâgir olarak yapılmıştır. Osmanlı konut geleneğine uygun olarak Harem ve Selamlık gibi de kullanılabilecek bölümlerden oluşan, dış dünyaya yedi kapıyla ve ahşap pancurlu pencerelerle açılan Şale’nin katları arasındaki bağlantıyı biri mermer, ikisi ahşap zarif merdivenler sağlamaktadır. Koridorlar üzerinde düzenlenmiş, altmış oda ve dört salonuyla bir köşk boyutlarını aşan yapının görkemli mekânlarını Barok, Rokoko ve İslâm etkilerini yansıtan kalem işleri, geometrik bezemeler ve manzaralı panolar süslemektedir.

Zemini duvardan duvara yaklaşık 406 m2’lik tek parça Hereke halısıyla kaplı, tavanı altın yaldız panolarla süslenmiş, duvarlarında büyük boy aynalar bulunan görkemli Tören Salonu, sedef kakma kapılı süslemelerinde belirgin biçimde doğu etkileri görülen Sedefli Salon, tavanlarındaki manzara resimleriyle ünlü Sarı Salon, çeşitli Avrupa ülkelerinden gelen değerli döşeme eşyası, zarif çini sobaları, vazoları, görkemli ve oymalı yatak takımlarıyla çok sayıda salon ve oda, imparatorluğun son yıllarının ince beğenisine tanıklık etmektedir.

Şale Köşkü, Cumhuriyet döneminde, kısa bir süre için lüks bir kumarhane olarak işletilmiş, daha sonraysa konukevi olarak aralarında İran Şahı Rıza Pehlevi, Suudi Arabistan Kralı Faysal, Ürdün Kralı Hüseyin, Endonezya Cumhurbaşkanı Sukarno, Etyopya Kralı Haile Selasiye, Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle gibi konuklara kapılarını açmıştır.

Günümüzde Yıldız Şale Köşkü, TBMM’ne bağlı Milli Saraylar bünyesinde bir müze-saray olarak ziyaretçilere açık tutulmakta, bahçesindeyse ulusal ya da uluslararası boyutta resepsiyonlar düzenlenmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Perşembe günleri dışında her gün, 01 Ekim -28 Şubat tarihlerinde 09.30-16.00, 01 Mart-30 Eylül tarihlerinde 09.30-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Ücret: Tam: 4 YTL, Öğrenci: 1 YTL

YILDIZ SARAYI MÜZELERİ


Telefon:0212 258 30 80
Fax: 0212 258 30 85
İlçe: Beşiktaş
Adres: Barbaros Bulvarı Yıldız Parkı Beşiktaş

Yıldız Sarayı, Beşiktaş Yıldız Tepesi`nde Türk Osmanlı Saray mimarisinin en son örneğini oluşturan yapı gruplarındandır. Sarayın bulunduğu "Hazine-i Hassa"ya kayıtlı bu arazi Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri padişahlar tarafından av sahası olarak kullanılmaktaydı. Bu araziye ilk kasrı yaptıran Sultan I. Ahmet`tir. (1603-1617) Sultan IV. Murat da (1617-1640) avlanmaya geldiği zaman bu kasırda istirahat ediyordu.

XVIII. yüzyıl sonunda, Sultan III. Selim (1789-1087) validesi Mihrişah Sultan için buraya başka bir kasır yaptırmış ve bu kasra "Yıldız" ismi verilmiştir. Sultan Selim sarayın iç bahçesinde Rokoko stilinde bir de çeşme yaptırmıştır. Sultan III. Selim`den sonra tahta çıkan Sultan II. Mahmut`da (1808-1839) Yıldız bahçesinde düzenlenen ok atışlarını ve güreş oyunlarını seyretmek için buraya gelirdi. Bu padişah, 1834-1835 yıllarında burada bir köşk yaptırarak etrafını da bir bahçeyle düzenletmişti.

1826`da Yeniçeri Ocağı`nı ortadan kaldıran Sultan II. Mahmut "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" adıyla yeni kurulan ordunun Yıldız bahçesinde yaptığı talimleri bizzat buradan denetlerdi. Oğlu Sultan Abdülmecit (1839-1861) bu köşkleri yıktırarak, 1842 yılında daha güzel bir uslupta olan "Kasr-ı Dilküşa" isimli köşkü annesi Bezm-i Alem Sultan için yaptırmıştır. Genellikle yaz aylarında Yıldız Köşkü`ne oturmaya gelen Sultan Abdülaziz (1861-1876) ise, Balyan ailesi mimarlarına Büyük Mabeyn Köşkü`nü inşa ettirmiştir. Daha sonra da, dış bahçe denilen kısma Malta ve Çadır köşklerini, asıl saray kısmına ise Çit Kasrı`nı ekletmiştir. Sultan Abdülaziz`in tahttan indirilmesinden sonra Sultan V. Murat (1876), 92 gün süren saltanat günlerinde Yıldız Sarayı`nda oturmuştur.

Sultan Murat`ın akli rahatsızlığı nedeniyle tahtan indirilmesinden sonra, kardeşi Sultan II. Abdülhamid`in (1876-1909) 33 yıllık saltanat devri başlar. Sultan II. Abdülhamid; amcası Sultan Abdülaziz`in ve ağabeyi Sultan V. Murat`ın birbirini takip eden ikametlerine sahne olan Dolmabahçe Sarayı`nın deniz kıyısında bulunması ve bu sarayın denizden kuşatılması ihtimalini göz önünde bulundurarak, 7 Nisan 1877`de Yıldız`a taşınmıştır.

Saray asıl yapılaşmasına bu padişah döneminde başlamış ve buraya Yıldız Sarayı Hümayunu ismi verilmiştir. Sultan Abdülhamid zamanında, civardaki arazi de alınmış, şimdi Yıldız Parkı denilen, dış bahçe genişletilmiş ve büyük ölçüde imar çalışmalarına da girişilmiştir. Bu durumuyla saray, bahçeleriyle beraber 80 dönümlük bir araziye yayılmıştır. Saray, sultanlar ve şehzadeler tarafından ikametgâh olarak kullanılan ve resmi görevlilere tahsis olunan köşklerden başka, tiyatro, müze, kitaplık, eczane, hayvanat bahçesi, mescit, hamam, tamirhane, marangozhane, demirhane, kilithane gibi çeşitli binaları da kapsıyordu. Sarayın hemen dışında Birinci Ordu`ya bağlı hassa tümeninin askerleri bulunmaktaydı. Sultan II. Abdülhamid`den sonra yerine geçen, Sultan Mehmet Reşat (1909-1918), Hususi Daire denilen köşkün "Dört Mevsim Salonunda" ameliyat edilmiştir. 3 Temmuz 1918`de ölümünden sonra, Sultan VI. Mehmet Vahidettin (1918-1922) padişah olmuştur. Daha çok Dolmabahçe Sarayı`nda ikamet eden, Sultan Vahidettin zaman zaman Yıldız Sarayı`nı da kullanmıştır.

Uzun süre Harp Akademileri binası olarak kullanılan saray, 1978 yılında, Kültür Bakanlığı`na devredilmiş ve daha sonra Yıldız Sarayı Müdürlüğü`ne tahsis edilmiştir. Saray`da ilk müzeleştirme çalışmaları 1994 yılında gerçekleştirilebilmiştir. 6 Ocak 1994 tarihinde Saray Tiyatrosu ve yeniden düzenlenen Sahne Sanatları Müzesi, 8 Nisan 1994`de ise Yıldız Sarayı Müzesi ziyarete açılmıştır.

Yıldız Sarayı Müzesi:
Sarayın ihtiyacı olan mobilyalar Sultan II. Abdülhamid`in emri ile yaptırılmış olan marangozhane binasında bulunmaktadır. Marangozluğa çok meraklı olan ve kendi yaptığı bir çok el oyması eserle tanınan Sultan II. Abdülhamid marangozhaneye özel bir önem vermiştir.

Müzede sergilenen eserler genellikle saraya aittir. Sergilemede Sultan II. Abdülhamid`in kişisel eşyaları, kendisine armağan edilen eser niteliğindeki objelerden başka müzenin eski marangozhanede olmasından dolayı ahşap eserlere ve Yıldız Porselen Fabrikası ürünlerine de yer verilmiştir.
Yıldız Sarayı Tiyatrosu ve Sahne Sanatları Müzesi:
Müzeleştirilen ikinci bina, günümüze ulaşabilen tek Saray Tiyatrosu`dur. Sultan II. Abdülhamid tarafından 1889 yılında yaptırılmıştır. Restorasyon çalışmaları tamamlanan bu yapı, bitişiğinde bulunan Gedikli Cariyeler binasıyla birlikte Tiyatro ve Sahne Sanatları Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır. Tiyatro Müzesi`nin bir bölümünde de kullanıldığı devre ait orijinal kostümlerin sergilendiği bir seksiyon oluşturulmuştur. Sahne Sanatları Müzesi`nde ise, halen geleneksel ve batı etkisinde gelişen tiyatro tarihine ait ve arşiv değeri taşıyan belgeler ile ünlü sanatçılara ait bazı kişisel eşyalar sergilenmektedir. Böylece, çekirdeği oluşturan müzeler devredilecek ve satın alınacak yeni eserler ile daha da zenginleşecektir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi dışında her gün 10.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Giriş Ücreti: Tam: 2 YTL. indirimli: 1.5 YTL. Öğrenci: Ücretsiz

KÜÇÜKSU KASRI


Telefon:0216 332 33 03
Fax: 0216 332 33 03
İlçe: Beykoz
Adres: Anadolu Hisarı, Beykoz

Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu Boğaziçi’nin bu şirin yöresinde, yerleşim tarihi Bizans Dönemine dek inmektedir. Osmanlılar Döneminde de ilgi çeken ve “Kandil Bahçesi” adıyla padişahın has bahçelerinden biri olarak kullanılan Küçüksu ve çevresini IV. Murad’ın (1623-1640) çok sevdiği ve buraya “Gümüş Selvi” adını verdiği bilinmektedir.

17. yüzyıldan başlayarak çeşitli kaynaklarda “Bağçe-i Göksu” adıyla geçen yörede, özellikle 18. yüzyıldan başlayarak yoğun bir yapılaşma izlenmektedir. Sultan I. Mahmud Döneminde (1730-1754) Divittar Mehmed Paşa, padişah için bu Hasbahçe’nin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış, bu yapı III. Selim (1789-1807) ve II. Mahmud (1808-1839) dönemlerinde de onarılarak kullanılmıştır.

Sultan Abdülmecid Dönemi (1839-1861), özellikle saray ve kasır mimarlığında batılı biçimlerin tercih edildiği yıllardır. Abdülmecid, Dolmabahçe ve Ihlamur yapılarında uygulattığı yenilikleri, Küçüksu Kasrı’nda da uygulatmış, eski ve ahşap yapıyı yıktırarak yerine bugünkü kasrı yaptırmıştır.

1857`de hizmete giren yeni Küçüksu Kasrı’nın mimarı Nikogos Balyan’dır. Bodrumuyla birlikte üç katlı olan kasır, 15x27 m.lik bir alan üzerine yığma tekniğiyle ve kargir olarak yapılmıştır. Bodrum katı kiler, mutfak ve hizmetçilere ayrılmış, diğer katlarsa bir orta mekâna açılan dört oda biçiminde düzenlenmiştir. Bu özelliğiyle geleneksel Türk evi plan tipini yansıtan yapı, genellikle dinlenme ve av amaçlı olarak kullanılan bir “biniş kasrı” niteliğindedir. Devlete ait diğer saray yapılarının tersine yüksek duvarlarla değil, dört yönde kapısı olan ve döküm tekniğiyle yapılmış zarif demir parmaklıklarla çevrilidir. Abdülaziz Döneminde (1861-1876) cephe süslemeleri elden geçirilen yapı, zaman zaman çeşitli onarımlar görerek günümüze ulaşmış, ancak bu arada eski saraydan kalan ve çeşitli işlevlerdeki ek yapılarını yitirmiştir.

Kabartmalarla süslü ve hareketli deniz cephesinde, bu cepheye yaslanmış şadırvanlı küçük havuzunda, merdivenlerinde çeşitli batılı süsleme motifleri kullanılmıştır. Oda ve salonlar değerli sanat eserleriyle döşenmiş, bu iş için Viyana Operası dekoratörü Sechan görevlendirilmiştir. Alçı kabartma ve kalem işi süslemeli tavanları, bir şömine müzesini andıran birbirinden farklı renk ve biçimde, değerli İtalyan mermerleriyle yapılmış şömineleri, her bir odada ayrı süslemeli ve ince işçilikli parkeleri, çeşitli Avrupa üsluplarındaki mobilyaları, halı ve tablolarıyla eşsiz bir sanat müzesi niteliğindeki Küçüksu Kasrı, Cumhuriyet Döneminde de bir süre devlet konukevi olarak kullanılmış ve günümüzde bir müze-saray işlevi kazanmıştır.

1994 yılında kapsamlı ve çağdaş bir restorasyon gören Küçüksu Kasrı, halkın ziyaretine açık tutulmaktadır.Hemen yanıbaşındaki iskele, çeşme meydanı ve özgün bahçe tarihsel ve eskiden olduğu gibi halkın eğlenip dinlenebildiği bir mesire kimliğine kavuşmuştur.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün, 01 Ekim-28 Şubat tarihlerinde 09.30-16.00, 01 Mart-30 Eylül tarihlerinde 09.30-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Ücret: Tam: 4 YTL (Cuma, C.tesi ve Pazar günleri 2 YTL), Öğrenci: 1 YTL

İSTANBUL TÜRBELER MÜZE MÜDÜRLÜĞÜ


Telefon:0212 518 29 19
Fax: 0212 517 05 44
İlçe: Eminönü
Adres: Sultanahmet Meydanı No: 2 Sultanahmet Eminönü


Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Salı dışında her gün 09.30-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

İSTANBUL DEMİRYOLU MÜZESİ


Telefon:0212 520 65 75 / 7885
Fax: 0212 512 64 44
Web: www.tcdd.gov.tr/muze/istanbulmuze.htm
İlçe: Eminönü
Adres: Sirkeci Tren Garı, Sirkeci Eminönü

İstanbul Demiryolu Müzesi, Sirkeci Garı içinde 23.09.2005 tarihinde açılmıştır. 45.50 metrekarelik bir alanda hizmet veren müzede 300 adet kültür varlığı sergilenmektedir. Müze Pazar, Pazartesi ve bayram günleri dışında her gün açık olup, ücretsiz gezilebilir.

İSTANBUL(SİRKECİ) GAR`ININ TARİHÇESİ
İstanbul`un Avrupa`ya açılan kapısı Sirkeci Gar`ının temeli 11 Şubat 1888 günü büyük bir törenle atıldı.03 Kasım 1890`da hizmete açılan görkemli gar binasının mimarı Alman mimar ve mühendis A.Jasmund`dur.Berlin Üniversitesi mezunu olan Jasmund şark mimarisi konusunda incelemeler yapmak üzere İstanbul`a gelmiş, Sultan II.Abdülhamit`in güvenini kazanarak sarayın danışman mimarı olmuştur.

Jasmund gar binasının projesi hazırlanırken özellikle bir nokta üzerinde durmuştu.İstanbul,batının bitip Doğu`nun başladığı yerdi.Birbaşka deyişle Doğu ile Batı`nın birleştiği noktaydı.Bu nedenle bina oryantalist bir uslupla hayata geçirilmeli,bölgesel ve ulusal biçim kalıplarına yer verilmeliydi.Bu uslubu yansıtmak için cephelerde tuğla bantlar kullanıldı.Sivri kemerli pencereler,ortaya ise Selçuklu dönemi taş kapılarını anımsatan geniş bir giriş kapısı yaptı.Vitraylar bu uslubu tamamlıyordu.

Binanın kaidesi granit,cephesi mermer ve Marsilya Arden`den getirilmiş taşlarla yapıldı.Bekleme salonlarına,Avusturya`dan getirilmiş büyük çini sobalar konuldu.Binanın aydınlatılması ise çeşitli yerlere konulan 300 havagazı feneriyle sağlandı.

Sirkeci Garı`nın yapıldığı dönemdeki hali çok görkemliydi.Deniz binanın eteklerine kadar geliyor ve denize taraçalar halinde iniliyordu.
Orta girişin iki yanında saat kulesi,üç büyük lokanta,ayrıca binanın arkasında geniş bir bira bahçesi ve açık hava lokantası bulunmaktaydı.
Gar`daki büyük lokanta ise binanın saat kulesi cephesindeydi.Lokantaya uzun mermer merdivenlerle çıkılıyordu.
Yedikule`de yapımına başlanan demiryolu Yenikapı`ya geldiği zaman hattın, Sarayburnu`na kadar uzanan Topkapı Sarayı bahçesinden geçirilmesi konusu uzun tartışmalara yol açmış,Abdülaziz`in izniyle hat Sirkeci`ye ulaşmıştır.

Ancak,Sirkeci`ye ulaşan demiryollarının yapımında istimlak amacıyla tarihi değerine paha biçilemeyen Bizans ve Osmanlı saray ve köşkleri yıkılmış,sahil özeliğini yitirmiştir.
Gar`ın büyük kapısı üstünde bugün mevcut olmayan ama yeri bulunan tuğra ile Muhtar Efendi tarafından tanzim edilmiş şu kıt`a yazdırılmıştır.
Ulu Hakan himmet ederek
Buyruk verdi.
Demiryol için bu gönül çeken
İstasyonu yaptırdı.
Tarihi ilan için çıktı özel bir tren
Sultan Hamit yaptırdı bu süslü ve gönül çeken istasyonu

1869 yılında yapım imtiyazı verilen 2000 km .lik Şark demiryollarının milli sınırlar içinde kalan 337 km .lik İstanbul-Edirne ve Kırklareli-Alpullu kesiminin 1888 de bitirilerek işletmeye açılmasıyla İstanbul, Avrupa demiryollarına bağlanmıştır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Müze Pazar, Pazartesi ve bayram günleri dışında her gün açık olup, ücretsiz gezilebilir.

İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ


Telefon:0212 520 77 42
Fax: 0212 527 43 00
İlçe: Sultanahmet
Adres: Osman Hamdi Bey Yokuşu, Gülhane Eminönü İstanbul


T.C Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü`ne bağlı olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü Sultanahmet semtindeki Gülhane Parkı girişinin sağından Topkapı Sarayı Müzesi`ne çıkan Osman Hamdi Bey Yokuşu üzerindedir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri; Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olmak üzere üç müzeden oluşmaktadır.

19. yüzyıl sonlarında ünlü ressam ve müzeci Osman Hamdi Bey tarafından Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kurulan İstanbul Arkeoloji Müzeleri 13 Haziran 1891`de ziyarete açılmıştır. "İlk Türk Müzesi" olarak taşıdığı önemin yanısıra dünyada müze olarak inşa edilmiş az sayıdaki müze binası arasında yer almasıyla da büyük önem ve ayrıcalığa sahiptir. Çeşitli kültürlere ait bir milyonu aşkın eseriyle bugün de dünyanın en büyük müzeleri arasındaki seçkin yerini korumaktadır.

Müze koleksiyonları, Balkanlar`dan Afrika`ya, Anadolu ve Mezopotamya`dan Arap Yarımadası`na ve Afganistan`a kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan bölgelerden değişik uygarlıklara ait zengin ve çok önemli eserleri barındırmaktadır.
Arkeoloji Müzesi iki ayrı binadan oluşmaktadır;

I) ANA BİNA (ESKİ BİNA)
Osman Hamdi Bey tarafından 1891 yılında yapımına başlanmış, 1902 ve 1908 yıllarında ilaveler yapılmış; kuruluşunun yüzüncü yılı olan 1991`de modern büyük bir bölüm eklenmiş ve yapılan düzenlemelerle bugünkü şeklini almıştır. Mimarı Alexadre Vallaury’dir. Binanın dış cephesi İskender Lahti ve Ağlayan Kadınlar lahitlerinden esinlenerek yapılmıştır. İstanbul’daki Neoklasik yapıların güzel bir örneğidir.
İki katlı binanın üst katında küçük boyutlu taş eserler, çanak çömlekler, pişmiş toprak heykelcikler, Hazine Bölümü ve yaklaşık 800.000 sikke, mühür, nişan, madalya ve sikke kalıplarının bulunduğu Gayri İslami ve İslami Sikke Kabineleri ile 70.000 civarında kitabı bulunan kütüphane yer almaktadır.
Binanın alt kat salonlarında; İskender Lahti, Ağlayan Kadınlar Lahti, Satrap Lahti, Lykia Lahti, Tabnit Lahti gibi Sayda kral mezarlarında bulunan ünlü lahidler sergilenmektedir.
Lahitler sergilemesinin yanı sıra, önemli antik kent ve bölgelerden gelen heykel ve kabartmaların yer aldığı Antik Çağ heykelciliği sergilemesi de alt katta bulunmaktadır.Bu sergilemede Arkaik Dönemden Bizans Dönemine kadar olan heykel sanatı gelişimi kronolojik sıralama içinde en seçkin örneklerle verilmektedir.

II) EK BİNA (YENİ BİNA)
Ana binanın güneydoğu bitişiğinde yer alan ek bina 6 katlıdır. Zemin altındaki iki katta depolar yer almaktadır.
Binanın dört katı ise sergileme salonu olarak düzenlenmiştir. Binanın 1. katında "Çağlarboyu İstanbul", 2.katında "Çağlarboyu Anadolu ve Troia" ile en üst katta "Anadolu`nun Çevre Kültürleri; Kıbrıs, Suriye - Filistin" sergileme salonları bulunmaktadır . Ek binanın giriş katında ise Çocuk Müzesi ile mimari eserler sergilemesi yer almaktadır. Ağustos 1998`de ziyarete açılan Thrakia-Bithynia ve Bizans sergileme salonu "İstanbul`un Çevre Kültürleri" adı altında giriş katının hemen altındaki kotta gezilebilmektedir.
Müze 100. kuruluş yıldönümü olan 1991 yılında alt kat salonlarında yapılan yeni düzenleme ve ek bina sergilemesi ile Avrupa Konseyi Müze Ödülü`nü almıştır.

ESKİ ŞARK ESERLERİ MÜZESİ
1883 yılında Osman Hamdi Bey tarafından Sanayi-i Nefise (Güzel Sanatlar Okulu) olarak yaptırılan bina 1917-1919 ve 1932-1935 yılları arasında yapılan çalışmalarla müze olarak düzenlenmiştir. 1963 yılında ziyarete kapatılmış olan bina, 1974 yılında iç mekanları değiştirilip yeni bir sergileme ile tekrar ziyarete açılmıştır.
İki katlı binanın üst katında Anadolu, Mezopotamya, Mısır ve Arap eserleri sergilenmektedir Akad Kralı Naramsin`in steli, Kadeş Antlaşması ve Zincirli heykeli müzenin ünik eserleri arasında yer almaktadır.
Bu müzede ayrıca 75.000 çivi yazılı belgenin korunduğu "Tablet Arşivi" bulunmaktadır.

ÇİNİLİ KÖŞK MÜZESİ
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1472 tarihinde yaptırılan köşk İstanbul`daki en eski Osmanlı sivil mimarlık örneklerinden birisidir. l875-1891 yılları arasında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kullanılmıştır. l953 yılında Türk ve İslam eserlerinin sergilendiği Fatih Müzesi adı altında ziyarete açılmış, 1981 yılında konumu nedeniyle İstanbul Arkeoloji Müzeleri`ne devredilmiştir.
Köşkün giriş cephesi tek, arka tarafı ise iki katlıdır. Girişte 14 sütunlu mermer bir revak vardır. Giriş eyvanı mozaik çinilerle süslüdür. 6 oda ve bir orta salondan oluşan köşkte Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait çeşitli çini ve seramikler sergilenmektedir . Müze ve depolarında yaklaşık 2000 eser bulunmaktadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi hariç her gün 09.00-18.00 saatleri arasında.
Ücret: Tam: 10 TL 17 yaş ve altı Ücretsiz.

İMRAHOR ANITI (İlyas Bey Camii) St. Studios Manastırı Hagios Ionnes Prodromos Bazilikası


Telefon:0212 522 17 50
Fax: 0212 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
İlçe: Topkapı
Adres: İmam Aşir Sokak Yedikule, Fatih İstanbul

Yedikule semtinde yer alan yapı, İstanbul`daki Bizans Dönemine ait en eski yapılardan biridir. V. yüzyılda inşa edilmiştir.

Manastır ve kilise, kurucusundan dolayı Studios olarak tanınmıştır. Manastır, Bizans Döneminde önemli bir dini merkez olarak önemini korumuştur.

Latin istilası sırasında kilise-manastır büyük ölçüde yıkıma uğrayıp harap olmuş, XIII. yüzyılda ise gerekli onarımlar yapılıp etrafı kalın duvarlarla çevrilmiştir. XIII. ve XV. yüzyıllarda İstanbul`a gelen gezginler kilisenin süslemelerinden ve görkemli görüntüsünden söz ederler.

İstanbul`un fethinden sonra yapı 1486 yılında İlyas Bey tarafından camiye çevrilmiştir. Daha sonra çeşitli zamanlarda meydana gelen deprem ve yangın nedeniyle büyük ölçüde zarar gören yapının 1908`de çatısının çökmesiyle birlikte yapı onarılmayarak günümüze bu hali ile gelmiştir.

Bazilikanın özgün sütun, başlık ve mimari öğelerinden bir bölümüyle zengin döşeme süslemeleri korunabilmiştir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapalıdır. Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’nün izni ile ziyaret edilebilir.
Giriş Ücreti: Tam: 2 YTL

IHLAMUR KASIRLARI


Fax: 0212 258 89 03
İlçe: Beşiktaş
Adres: Ihlamur Yolu, Beşiktaş


Bugün, çevresinin gürültü ve karmaşasından kendini yüksek duvarlarla koruyan Ihlamur Kasrı çok eskilerden bu yana Ihlamur Mesiresi adıyla anılan bir dinlenme alanının içinde kurulmuş iki yapıdan oluşur. Havuzlu Ihlamur Mahalli, Muhabbet Bahçesi ve Hacı Hüseyin Bağı adlı üç bölümden meydana gelen bu dinlenme alanının, Sultan III. Ahmet döneminde (1703-1730) bir "hasbahçe"ye dönüştürüldüğü, I. Abdülhamit (1774-1789) ve III. Selim (1789-1807) dönemlerindeki düzenlemelerden sonra XIX.`ncu yüzyılın ilk yarısında Sultan Abdülmecit`in de ilgisini çektiği bilinmektedir. Sultan burada bulunan sade bir bağ evine sık sık gelerek dinlenir, bazı konuklarını, bu arada ünlü Fransız şairi Lamartine`i burada kabul ederek görüşürdü. Daha sonra da bu sade ve küçük kasrın yerine 1849-1855 yılları arasında, bugün bulunanları yaptırdı. Yapılardan biri Merasim Köşkü (törenler için düşünülmüş ve kullanılmıştır.) öbürüyse Maiyet Köşkü (Sultanın maiyeti, kimi zaman da haremi için kullanılmıştır) adlarıyla anılmış, ikisine birden de Ihlamur Kasrı (ya da kasırları) adı verilmiştir.

Sultan Abdülmecit`in genç yaşta ölümünden sonra, Sultan Abdülaziz, ağabeyinin sevdiği bu yapılara ve çevreye fazla olmamakla birlikte ilgi gösterir, meraklı olduğu horoz ve koç döğüşleriyle, güreşlerin bazılarını bu bahçede yaptırırdı. Sonraları V. Mehmet Reşat, sık sık buraya gelip dinlenmiş, onun zamanında İstanbul`u ziyaret eden konuklardan Bulgar ve Sırp Kralları 1910`da burada ağırlanmıştır.

Günümüzde Merasim Köşkü müze-saray olarak düzenlenmiş, Maiyet Köşkü ise eksikleri tamamlanarak oturma-dinlenme, bahçeyi seyretme yeri olarak tasarlanmıştır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün 09.30-21.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Ücret: Salı ve Çarşamba günleri 4 YTL, diğer günler 2 YTL, Öğrenci 1 YTL

HAVACILIK MÜZESİ

Telefon:0212 663 24 90 / 2215
Fax: (0212) 663 15 60
İlçe: Yeşilyurt
Adres: Hava Harp Okulu Komutanlığı, Yeşilyurt İstanbul


İlk havacılık müzesi, 1971 yılında İzmir Cumaovası sivil hava alanında ziyarete açılmış ve 1978 yılına kadar burada kalmıştır. 1974`te müzenin İstanbul`a taşınması gündeme gelmiş ve gerekli girişimler başlatılmıştır. Müze, 1985 yılında Yeşilköy`de ziyarete açılmıştır. O günden başlayarak yapılan çalışmalarla bugünkü modern tesisler kazanılmıştır.

12.000 metrekare açık ve 3000 metrekare kapalı alan üzerinde sergilenen uçaklar arasında uçabilenler olduğu gibi, dünyada eşi kalmadığı için antika değerine sahip 1930`lu yıllara ait uçaklar da bulunmaktadır. Ayrıca Türk havacılık tarihi ile ilgili değerli eşya, maket, fotoğraf ve tarihi belgelerin de bulunduğu kapalı mekanların dışında açık mekanda da jet savaş uçakları, kargo ve savaş uçakları, helikopterler, uçaksavar, füze ve radar sergilenmektedir.

Müzede ayrıca 50 kişilik modern sinema ve konferans salonu, uçak maketleri ve hatıra eşya satışının yapıldığı hatıra eşya satış reyonu, yazlık ve kışlık kafeterya bulunmaktadır.

Müze tarafından her yıl, açılış tarihi olan 16 Ekim`i kapsayan haftada, "Türkiye Plastik Model Uçak Yarışması" düzenlenmektedir. Müzeyi gezenler, çağdaş müzecilik anlayışıyla yaratılan ortamda dünya ve Türk havacılığının geçirdiği aşamaları izleyebilirler.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Salı günleri dışında her gün 09.00-11.30/13.00-16.30 saatlerinde ziyarete açıktır.
Ücret: Tam: 3 TL, Öğrenci: 1 TL Fotoğtaf :6 TL Kamera:12 TL

HAT SANATLARI MÜZESİ


Telefon:0212 527 58 51
İlçe: Beyazıt
Adres: Beyazıt Meydanı 34490, Beyazıt Eminönü


Beyazıt Meydanı’ndaki Beyazıt Medresesi`dir. Müze ilk olarak 1968 yılında Sultan Selim Medresesi’nde Türk Yazı Sanatları Müzesi ismiyle açılmış, bugünkü binasına ise 1984’te taşınmıştır.

Birçok ünlü hattata ve hattat padişahlara ait hatlar, levhalar, tuğralar ve Kur’anlar türlerine göre tasnif edilmiş olarak medresenin küçük odalarında sergilenmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar ve Pazartesi dışında 09.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Ücret: Tam: 1 YTL., Öğrenci: Ücretsiz

HALI MÜZESİ


Telefon:0212 518 13 30
İlçe: Eminönü
Adres: Sultanahmet Camisi Avlusu, Eminönü


Sultanahmet Camisi Hünkâr Kasrı’nda bulunan Halı Müzesi’ndeki eserler vakıf teberrükât ambarlarında çeşitli tarihlerde ve çeşitli nedenlerle toplanan eserlerden oluşturulmuştur.

Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi ile Türk Yazı Sanatları Müzesi’ni kurma çalışmaları yapılırken, Yavuz Selim Medresesi’nin (Halıcılar Köşkü Medresesi) ve Yeni Cami Hünkâr Kasrı altındaki depolarda ve Şehzade Camisi imaretinde çeşitli türbe, dergâh ve camilerden toplanmış değerli halı, kilim, sumak, cicim gibi yaygıların olduğu dikkati çekince ilkel şartlarda korunan bu eserlerin bir müze uygun görülmüştür.

Halı Müzesi’nin kurulduğu Hünkâr Kasrı Sultan Ahmet Cami ile birlikte Sultan I.Ahmet tarafından 1609–1617 yıllarında Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa`ya yaptırılmıştır. Çeşitli onarımlar gören kasır birçok özgün ayrıntısını yitirmiş, son büyük onarımını 1949`daki yangından sonra geçirmiştir.

Müzede bir araya getirilen halılar arasında Uşak, Bergama, Kula, Konya, Kırşehir, Ladik, Kafkas ve Kazak kökenli olanlar bulunuyordu. İlk defa Yapı ve Kredi Bankası’nın Galatasaray’daki galerisinde 1972`de sergilenen bu eserler ilgi ile karşılanmıştır. Bunun ardından onarımı tamamlanan Sultanahmet Camisi Hünkâr Kasrı’nda bu halılar ve onları tamamlayan depolardan getirilen diğer örnekler 1979`da Halı Müzesi adıyla ziyarete açılmıştır. Bu arada Belkıs (Acar) Balpınar’ın kontrolünde halı ve kilimlerin bakımları yapılmış, çerçevelenmiş, brandaları konunun uzmanlarınca dikilmiştir. Divriği Ulu Camisi’nden 1978`de çalınan 22 halı ve bir kilim 1982 yılında Kayseri’de bulunmuş ve müzeye getirilmiştir.

Müzedeki en erken tarihli halı XIV. yüzyıldan günümüze gelebilen Beylikler dönemine ait bir örnektir. Divriği Ulu Camisi’nde bulunan bu halının XIII. yüzyılda Mengücekler tarafından dokunduğu ileri sürülmüştür. Müzede, Türk düğümü tekniği ile Anadolu’da dokunmuş halılar çoğunlukta olup, bunların arasında XV. yüzyıldan kalma hayvan figürlü bir halı ünik bir örnektir. Bu halı ile de Türk halı sanatına yeni bir örnek kazandırılmıştır. Müzede bulunan bir diğer hayvan figürlü halı ise XVIII. yüzyıl tarihlidir.

Müzede Bergama yöresine ait olduğu sanılan bir başka halı Holbain halo kompozisyonlarına benzemekte olup, bunların ortasındaki sekizgenin çevresi çengel motifleri ile zenginleştirilmiştir. Bu örneklerin yanı sıra Batı Anadolu ve İç Anadolu’nun XVI.-XVII. yüzyıl halıları bulunmaktadır. Madalyonlu, yıldızlı Uşak halıları, Bergama, Konya Çanakkale, Türkmen, Yörük ve İran (Kirman) halıları da bu koleksiyonları tamamlamaktadır. Ayrıca XVIII. yüzyıl Ladik, Kula, Gördes seccadeleri de vardır.

Müzenin ilgi çeken bölümlerinden birisi de XVI.-XVIII. yüzyıllarda önemli bir halı dokuma merkezi olan Uşak yöresinde dokunan halılardır. Bu halılar grubu içerisindeki yıldız, madalyon, kuş motifli halıların çoğunun zemini Çin bulutları ile bezenmiştir. XVI. yüzyılın sonlarına tarihlenen vazo motifli İran saray halısı, XVI.-XVIII. yüzyıllarda dokunmuş Kafkas motifli Anadolu halıları da onları tamamlamaktadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyaretçi alınmamaktadır.

FLORYA ATATÜRK DENİZ KÖŞKÜ


Telefon:0212 426 51 51
Fax: 0212 580 75 34
İlçe: Florya
Adres: İstanbul Caddesi, Florya

Marmara Denizi kıyısında, Yeşilköy ile Küçükçekmece arasında yer alan Florya’nın 19.yy.da sönük bir avcı uğrağı konumunda olduğu bilinmektedir. Atatürk’ün buraya olan ilgisiyle önem kazanan Florya giderek yazlık bir dinlenme merkezine dönüşmüştür.
Atatürk için İstanbul Belediyesi`nce 1935`te mimar Seyfi Arkan’a projelendirilen köşk, yazlık bir konut olarak yapılmış ve aynı yıl 14 Ağustos tarihinde kullanıma açılmıştır.
Atatürk, 1936 yılının Haziran ve Temmuz aylarında uzunca bir süre burada yaşamış, siyasal ve bilimsel toplantılar için köşkü özellikle kullanmış, aralarında İngiliz Kralı VIII. Edward ve Madam Simpson’un da bulunduğu kimi önemli konukları burada ağırlamıştır. Köşk, Atatürk tarafından son olarak 28 Mayıs 1938 günü kullanılmış, kendisinin ölümünden sonra bu yapılar Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak Sayın İsmet İnönü, Sayın Celal Bayar, Sayın Cemal Gürsel, Sayın Cevdet Sunay, Sayın Fahri Korutürk ve Sayın Kenan Evren tarafından kullanılmıştır.
16 Eylül 1988`de Cumhurbaşkanlığı’mızca TBMM’ne bağlı Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na devredilen bu yapılar topluluğu, restorasyona alınarak Atatürk Müzesi haline getirilmiş ve içinde “Atatürk İstanbul’da” konulu sürekli bir fotoğraf sergisi oluşturulmuştur. Köşkün bir bölümünde de Atatürk ile ilgili çeşitli yayınlar tanıtılıp satılmaktadır. Yaverlik ve Genel Sekreterlik binaları onarılıp TBMM sosyal tesisleri haline getirilmiş, bu binaların arasında kalan boşluğa kafeterya ve restoran hizmeti veren bir yapı eklenmiş, yine bahçe; kafeterya hizmetleri verilecek bir konuma getirilmiştir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Perşembe günleri dışında 09.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Ücret: Tam : 2 TL Cuma C.tesi Pazar indirimli 1 TL Öğrenci ve Öğretmen:1 TL

DOĞANÇAY MÜZESİ


Telefon:0212 244 77 70-71
E-mail: info@dogancaymuseum.org
Web: www.dogancaymuseum.org
İlçe: Beyoğlu
Adres: İstiklal Cad. Balo Sokak No:42 34435 Beyoğlu


Türkiye`nin ilk Kişisel Modern Sanat Müzesi olan DOĞANÇAY MÜZESİ, kapılarını sanatseverlere Ekim 2004 itibariyle açtı. Müze, İstanbul`un kültür ve sanat merkezi olan Beyoğlu`ndaki 150 yıllık 5 katlı bir tarihi bina içinde yer alıyor. 1999`da Burhan Doğançay tarafından satın alındığında harap halde olan bina, dört yıl süren yenileme çalışmalarından sonra eski görkemine kavuştu. İç mekanı müze standartlarına uygun şekilde dizayn edilen müzede, sanatçının babası Adil Doğançay`a ayrılmış katın dışında müzenin kurucusu ve Türkiye`nin önde gelen sanatçısı Burhan Doğançay`a ait eserler sergilenmektedir.

ADİL DOĞANÇAY; 1900 yılında doğan Adil Doğançay, Türk ordusunda harita subayı olmasının yanı sıra iyi bir ressamdı. Genellikle izlenimci tarzda çalıştığı eserleri, hayatının çoğu zamanını doğada geçirmesi sebebiyle kır ve deniz manzaralarıdır. Müzede sergilenen eserlerinin çoğu 1940 ile öldüğü yıl olan 1990 yılları arasında yapılmıştır.

BURHAN DOĞANÇAY; sanat eğitimini ilk olarak babasından ve tanınmış ressam Arif Kaptan`dan aldı. İyi çizimin önemini küçük yaşlarda kavramıştı. 1950`li yılların başlarında öğrenci olarak Paris`e giden Doğançay, bu yıllarının önemli bir bölümünü Paris Académie de la Grande Chaumière’de sanat okuyarak geçirdi. Bir yandan da, Paris Üniversitesi`nde daha sonra doktora diploması aldığı hukuk ve ekonomi okuyordu. Bu dönemde düzenli olarak resim yaptı ve bir kaç karma sergiye katıldı. Türkiye`ye dönüşünden kısa süre sonra Ankara Sanat Sevenler Kulübü`nde babasıyla "baba-oğul" sergileri açtı. Doğançay, 1962`de devlet görevi nedeniyle New York`a gitti. Kısa süren memuriyet hizmetinden sonra 1964`de kendisini tamamen sanata adamaya ve New York`ta kalmaya karar verdi. Bundan 40 yıl kadar sonra doğduğu kent İstanbul`a dönmesi ve kendi müzesini açması hayatında yeni bir dönemin başlangıcı oldu.

Burhan Doğançay, büyülendiği kent duvarlarının etkisini yansıttığı eserleriyle tanınır. 40 yılı aşan bir süre içinde yaptığı resimler, grafikler, Aubusson duvar halıları, heykelleri ve fotoğraflarında 114 ülkeye yaptığı yolculuklarının izlerini görmek mümkündür. Kent duvarlarının Doğançay için özel bir anlamı vardır; toplumsal, siyasal ve ekonomik değişimde yansıyan zamanın geçtiğini gösterirler. Ayrıca, hava koşullarının saldırılarına ve insanların bıraktığı izlere de tanıklık ederler. Doğançay`a göre kent duvarlarını insan deneyimi için anıt yapan budur.

Doğançay Müzesi, halen teşhirde olan 150`den fazla eserle, erken figüratif yapıtlarından duvar esinli yapıtlarına kadar, Doğançay`ın eserlerinin evrimini çarpıcı bir görsel araştırmayla sunuyor bizlere.

Ziyaret Saatleri
Müze & Cafe Delight; Pazartesi dahil haftanın yedi günü saat 10:00 ile 18:00. arası açıktır.
Giriş ücretsizdir.

DOLMABAHÇE SARAYI MÜZESİ


İstanbul
Sarayın bulunduğu yöre, 17. yüzyıla kadar Boğaziçi’nin koylarından biriydi. Bu bölgenin Altın Post`u aramaya çıkan Argonotlar`ın efsanevi gemisi Argos’un demirlediği, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi sırasında Haliç’e indirmek üzere gemilerini karaya çıkardığı yer olduğu ileri sürülür.
Osmanlılar Dönemi`nde kaptan paşaların donanmayı demirledikleri, geleneksel denizcilik törenlerinin yapılageldiği doğal bir liman görünümünde olan bu koy, 17. yüzyıldan başlayarak dönem dönem doldurulmuş ve Dolmabahçe adıyla padişahların Boğaziçi’ndeki has bahçelerinden biri konumuna getirilmiştir.

Tarihsel süreç içinde çeşitli padişahlar tarafından yaptırılan köşk ve kasırlarla donatılan Dolmabahçe; zamanla "Beşiktaş Sahil Sarayı" adıyla anılan bir saray görünümü kazanmıştır. Beşiktaş Sahil Sarayı, Sultan Abdülmecid Döneminde (1839-1861) ahşap ve kullanışsız olduğu gerekçesiyle 1843 yılından başlayarak yıktırılmış ve aynı yerde günümüze dek gelen Dolmabahçe Sarayı’nın temelleri atılmıştır.

Yapımı, çevre duvarlarıyla birlikte 1856 yılında bitirilen Dolmabahçe Sarayı 110.000 m2’yi aşan bir alan üstüne kurulmuş ve ana yapısı dışında onaltı ayrı bölümden oluşmuştur. Bunlar saray ahırlarından değirmenlere, eczanelerden mutfaklara, kuşluklara, camhane, dökümhane, tatlıhane gibi işliklere uzanan bir dizi içinde, çeşitli amaçlara ayrılmış yapılardır. Bu yapılar arasına Sultan II. Abdülhamid Döneminde (1876-1909) Saat Kulesi ve Veliahd Dairesi arka bahçesindeki Hareket Köşkleri eklenmiştir.

Dönemin önde gelen Osmanlı mimarları Karabet ve Nikogos Balyan tarafından yapılan sarayın ana yapısı; Mabeyn-i Hümâyûn (Selâmlık), Muayede Salonu (Tören Salonu) ve Harem-i Hümâyûn adlarını taşıyan üç bölümden oluşur. Mabeyn-i Hümâyûn; devletin yönetim işleri, Harem-i Hümâyûn; padişah ve ailesinin özel yaşamı, bu iki bölümün arasında yer alan Muayede Salonu ise; padişahın devlet ileri gelenleriyle bayramlaşması ve kimi önemli devlet törenleri için ayrılmıştır.

Tüm yapı, bodrumla birlikte üç katlıdır. Biçimde, ayrıntılarda ve süslemelerde gözlenen belirgin batı etkilerine karşılık bu saray, bu etkilerin Osmanlı ustalarca yorumlanmış bir uygulamasıdır. Öte yandan, gerek kuruluş gerekse oda ve salon ilişkileri açısından geleneksel Türk evi plan tipinin çok büyük boyutlarda uygulandığı bir yapı bütünüdür. Beden duvarları taştan, iç duvarları tuğladan, döşemeleri ahşaptan yapılmıştır. Çağın teknolojisine açık olan saraya, 1910-12 yıllarında elektrik ve kalorifer sistemi eklenmiştir. 45.000 m2’lik kullanılır döşeme alanı, 285 odası, 46 salonu, 6 hamamı ve 68 tuvaleti vardır. Döşemelerin ince işçilikli parkelerinin üstünde, önce sarayın dokumevinde, sonra da Hereke’de dokunmuş 4454 m2 halı serilidir.

Padişahın devlet işlerini yürüttüğü Mabeyn; işlevi ve görkemiyle Dolmabahçe Sarayı’nın en önemli bölümüdür. Girişte karşılaşılan Medhal Salon, üst katla bağlantıyı sağlayan Kristal Merdiven, elçilerin ağırlandığı Süfera Salonu ve padişahın huzuruna çıktıkları Kırmızı Oda; imparatorluğun tarihsel görkemini vurgulayacak biçimde süslenmiş ve döşenmiştir. Üst katta yer alan Zülvecheyn Salonu; padişahın Mabeyn’de kendine özel olarak ayrılmış dairesine bir tür geçiş mekanı oluşturmaktadır. Bu özel dairede, padişah için mermerleri Mısır’dan getirilmiş görkemli bir hamam, çalışabileceği oda ve salonlar bulunmaktadır.

Harem ve Mabeyn bölümleri arasında yer alan Muayede Salonu; Dolmabahçe Sarayı’nın en yüksek ve en görkemli parçasıdır. 2000 m2’yi aşan alanı, 56 sütunu, yüksekliği 36 m.yi bulan kubbesi ve bu kubbeye bağlı yaklaşık 4,5 tonluk İngiliz yapımı avizesiyle bu salon, sarayın diğer bölümlerinden belirgin bir biçimde ayrılmaktadır. Salon, bodrumdaki tesislerden elde edilen sıcak havanın sütun diplerinden içeri verilmesiyle ısıtılmakta, böylelikle soğuk mevsimlere rastlayan törenler daha sıcak bir atmosferde yapılabilmekteydi. Geleneksel bayramlaşma töreni günlerinde, Topkapı Sarayı’nda bulunan altın taht bu salona getirilerek kurulur ve padişah bu tahtta devlet ileri gelenleriyle bayramlaşırdı. Galeriler ise elçilik görevlilerine, Saray Orkestrası’na, bay ve bayan konuklara ayrılmıştı.

Dolmabahçe Sarayı’nın Batı etkileri altında, Avrupa saraylarından örnek alınarak yapılmış bir saray olmasına karşılık, işlevsel kuruluşu ve iç mekan yapısında "Harem"in eskisi kadar kesin çizgilerle olmasa da ayrı bir bölüm olarak kurulmasına özen gösterilmiştir. Ancak Topkapı Sarayı’nın tersine, Harem, artık saraydan ayrı tutulmuş bir yapı ya da yapılar topluluğu değildir; aynı çatı altında, aynı yapı bütünlüğü içinde yerleştirilmiş özel bir yaşama birimidir.

Dolmabahçe Sarayı’nın yaklaşık üçte ikisini oluşturan Harem Bölümü`ne, Mabeyn ve Muayede Salonu’ndan geleneksel ayrımı vurgulayan demir ve ahşap kapılarla kesilmiş koridorlarla geçilmektedir. Bu bölümde Boğaziçi’nin yansımalarıyla aydınlanan salonlar, sofalar boyunca padişahların, padişah eşlerinin, çeşitli görevleri olan kadınların, şehzade ve sultanların yatak odaları, çalışma ve dinlenme odaları sıralanmaktadır. Valide Sultan Dairesi, Mavi ve Pembe Salonlar, Abdülmecid, Abdülaziz ve Reşad tarafından kullanılan odalar, Cariyeler Bölümü, Kadınefendi odaları, Atatürk’ün çalışma ve yatak odası, sayısız değerli eşya, halı, levha, vazo, avize, tablo gibi sanat yapıtları Harem’in ilginç ve etkileyici parçalarını oluşturmaktadır.

Günümüzde Dolmabahçe Sarayı’nın bütün birimleri restore edilmiş ve ziyarete açılmış bulunmaktadır. Saray’ın değerli eşyalarının sergilendiği iki “Değerli Eşyalar Sergi Salonu”, Milli Saraylar Yıldız Porselenleri Koleksiyonu’ndan örneklerin yer aldığı “İç Hazine Sergi Binası”, genellikle Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu’nun bölüm bölüm ve uzun süreli sergiler biçiminde izleyicilere sunulduğu “Sanat Galerisi”, bu galerinin alt katında sarayın çeşitli objeleri ve mimari süslemelerinden alınmış kuş motiflerinin fotoğraflarından oluşan sürekli serginin bulunduğu tarihsel koridor, Mabeyn Bölümü’ndeki Abdülmecid Efendi Kütüphanesi, Dolmabahçe Sarayı’nın başlıca sergileme birimlerini oluşturmaktadır.

Sarayın hemen girişinde bulunan eski Mefruşat Dairesi’nde Kültür-Tanıtım Merkezi yer almakta ve Milli Saraylar’ın çeşitli yerlerinde sürdürülen bilimsel çalışmalarla tanıtım etkinlikleri bu merkezden yönlendirilmektedir. Öte yandan, yine bu merkezde çoğunluğunu 19. yüzyıla yönelik yayınların oluşturduğu bir kitaplık kurularak araştırmacıların hizmetine sunulmuştur.

Saat Kulesi, Mefruşat Dairesi, Kuşluk, Harem ve Veliahd Dairesi bahçelerinde ziyaretçilere yönelik kafeterya hizmetleri veren bölümler ve hediyelik eşya satış reyonları oluşturulmuş, bu reyonlarda Kültür-Tanıtım Merkezi’nce hazırlanan ve milli sarayları tanıtıcı bilimsel nitelikte kitaplar, çeşitli kartpostallar ve Milli Saraylar Tablo Koleksiyonu’ndan seçilmiş ürünlerin tıpkı basımları satışa sunulmuştur. Öte yandan Muayede Salonu ve bahçeler ise ulusal/uluslararası resepsiyonlara ayrılmış, yeni düzenlemelerle saray, müze içinde müze birimlerine, sanat ve kültür etkinliklerine kavuşturulmuştur.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi, Perşembe günleri dışında her gün, 01 Ekim-28 Şubat arasında 09.00-15.00, 01 Mart-30 Eylül arasında 09.00-16.00 saatlerinde ziyarete açıktır.
Ücret: Salı ve Çarşamba Günleri 20 TL Cuma C.tesi Pazar Günleri 10 TL Öğrenci ve Öğretmen 1 TL

DDİVAN EDEBİYATI MÜZESİ (Galata Mevlevihanesi)


Telefon:0212 245 41 41
Fax: (0212) 243 50 45
İlçe: Beyoğlu
Adres: Galip Dede Caddesi No:15 Tünel Beyoğlu İstanbul


1975 yılında müze olarak hizmete açılmış olan Galata Mevlevihanesi diğer adıyla Kulekapı Mevlevihanesi devrinin kültürünü ve sanatını yansıtan kurumlardan biridir. Yüzyıllar boyunca musiki ile bilimi bir arada kaynaştıran mevlevihanelerin Türk kültürüne etkileri büyük olmuştur. Mevlevihanelerin çevresinde toplanan pek çok kişi güzel sanatların pek çok dalında öğrenim görmüş ve bilimsel alanda kendilerinden uzun uzun söz ettirmişlerdir. Beyoğlu semtinde Yüksekkaldırım`a inen yokuşun başında yer alan mevlevihane, İstanbul`un en eski mevlevihanesidir.

II. Sultan Beyazıd`ın beylerbeyi olan İskender Paşa`nın av çiftliği üzerine 1491 yılında inşa edilmiştir. İlk şeyhi de Mehmed Semâ-i Çelebi`dir. Mevlevihane Sultan III. Mustafa zamanında (1766) yangın geçirmiş, aynı sultan zamanında bugün ayakta olan mevlevihane yaptırılmıştır. Bina daha sonraki yıllarda Sultan III.Selim, II. Mahmud ve Abdülmecid zamanlarında onarım görmüştür. Faaliyetini 1925 yılına kadar sürdüren mevlevihane 1967-1972 yılları arasında tekrar onarılmıştır. Külliye halinde inşa edilmiş olan mevlevihane; semahane, derviş hücreleri, şeyh dairesi ve hünkar mahfeli, bacılar kısmı, kütüphane, sebil, muvakkithane, mutfak, türbeler ve hazineden oluşmaktadır.

Semahane
Müze olarak kullanılmakta olan bu ahşap kısmın giriş kapısı üzerinde Sultan Abdülmecid`in tamir kitabesi yer almaktadır ve 1853 tarihini taşımaktadır. Bina sekizgen planlıdır ve 18. yüzyıl Barok üslubunun güzel örneklerinden biridir. Bu bölümde Türk musiki aletleri ile, Mevlevi kültürüne ait eserler sergilenmektedir. Ahşap kafeslerle ayrılmış olan üst kısmında ise kronolojik sıra ile divan şairlerinin divanları ile mevlevihanede yetişmiş olan Şeyh Galib, İsmail Ankaravî, Esrar ve Fasih Dedeler ile Şair Leylâ Hanım`a ait el yazması eserler yer almaktadır. Şeyh dairesi ve Hünkar mahfeli üst kattadır.

Derviş Hücreleri
Kâgirdir ve yan yana dizilmiş odalardan meydana gelmiştir.

Türbeler
Şeyh Galib Türbesi; 19.yüzyıl başlarında Halet Said Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kare planlıdır. İçinde mevlevihanede şeyhlik yapmış olan Mehmed Ruhi, Hüseyin, İsa Selim Efendiler ile Mesneviyi ilk şerh eden Şarih-i İsmail Ankaravî ve Şeyh Galib Efendi gömülüdür.
Halet Said Efendi Türbesi; diğer türbe ile aynı tarihte yapılmıştır. Kare planlıdır. İçinde Şeyh Kudretullah, Ataullah efendiler ile Halet Said Efendi ve Ubeydullah Efendi`nin eşi Emine Esma Hanım gömülüdür.

Sebil ve Muvakkithane
Girişin sağında yer almaktadır. Kâgir olan yapı 19.yüzyıl başlarında inşa edilmiştir.

Kütüphane
Halet Said Efendi tarafından yaptırılmıştır. Muvakkithane`nin üst katında yer alır. İçinde 3455 cilt kitap bulunmaktadır.

Hâzire (Mezarlık)
Mevlevihanede şeyhlik yapmış olanlarla, eşleri, kudumzenler, neyzenler, divan sahibi şairler gömülüdür. Ayrıca Humbaracı Ahmed Paşa`nın, Türkiye`de ilk matbaayı kuran İbrahim Müteferrika`nın, ünlü bestekâr Vardakosta Seyyid Ahmed Ağa`nın, Nayi Osman Dede`nin ve Tepedelenli Ali Paşa`nın aile efradının mezarları bulunmaktadır. Mezar taşları yazı ve süslemeler açısından da çok değerlidir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi hariç 09.30 - 17.00 saatleri arasında.
Giriş Ücreti: Tam: 1 YTL. Öğrenci: Ücretsiz

DENİZ MÜZESİ


Telefon:0212 327 43 45 - 327 43 46
Fax: 0212 236 68 93
E-mail: NavalMuseumTurk@Superonline.com
Web: www.dzkk.tsk.mil.tr
İlçe: Beşiktaş
Adres: Barbaros Hayrettin İskelesi Sok. Beşiktaş


1897`de Bahriye Nazırı Bozcaadalı Hüseyin Hüsnü Paşa`nın emri ile Amiral Arif Hikmet Paşa ve Yüzbaşı Süleyman Nutkî Bey tarafından Taşkızak Tersanesi`nde (eski mayın deposunun üst katı) Deniz Müzesi ve Kütüphanesi adıyla kuruldu. İlk objeler denizcilikle ilgili kişi ve kurumlardan hibe yahut satın alma yoluyla elde edildi. 1914`te Bahriye Nazırı Cemal Paşa zamanında ressam Ali Sami Boyar`ın gayretleriyle genişletilip modernleştirildi. I. Dünya Savaşı sırasında (1914-1918) ve sonrasında Bahriye Müzesi Müdürlüğü adıyla Tersane içinde iki kez yeri değiştirildi. 1939`da II. Dünya Savaşı`nın başlamasıyla müzedeki eserler Konya`ya taşındı ve ziyarete kapalı tutuldu. Savaş sonrasında eserler İstanbul Kasımpaşa`daki Divanhane (bugünkü Kuzey Deniz Saha Komutanlığı) binasının bir bölümüne taşınarak depolandı.

27 Eylül 1948`de Dolmabahçe Camii, sarayın garaj ve kayıkhanesi ile havuzunda Deniz Müzesi adıyla teşhire açıldı. 1956`da Dolmabahçe Caddesi`nin genişletilmesi sırasında kayıkhane ve garaj yıkılınca buradaki eserler eski Dolmabahçe Sahil Sarayı`nın Arabacılar Dairesi`ne taşındı. Bu taşınma sırasında Deniz Kuvvetleri`ne ait arşiv belgeleri Ağalar Dairesi`nde, kayıklar ve kadırga da Devlet Malzeme Ofisi`nin Beşiktaş`taki binasında depolandı. Dört yıl boyunca bir kısım malzemeleri Dolmabahçe Camii`nde halkın ziyaretine açık bulundurulan müze, 1960`ta halen bulunduğu Beşiktaş Vergi Dairesi`ne (eski Maliye binası) taşındı ve kütüphane ile birlikte hizmete sunuldu.

1970`te Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu`nun gayretleriyle müze binalarına ilaveten bir Kayıklar Galerisi yaptırılarak tarihi kayıklar ve kadırga da sergi kapsamına alındı. Aynı yıl müzenin arşiv kısmı Lalahan`a (Ankara) taşınmışsa da çok geçmeden İstanbul`a getirildi ve halen bulunduğu binada (Dolmabahçe Sarayı Arabacılar Dairesi) faaliyete geçti.

Müze bünyesinde halen bir kütüphane ile Tarihi Deniz Arşivi bulunmaktadır. Tarihi kayıklar galerisi, denizcilikle ilgili çeşitli objeleri içermesi bakımından müzenin en ilginç bölümünü oluşturur. Dünyada bir benzeri olmayan Osmanlı saltanat kayıkları, bu galeride tamamen orijinal şekilleriyle korunup sergilenmektedir. Buradaki en değerli eser ise 1648-1687 yılları arasında padişah olan IV. Mehmed`e ait tenezzüh kadırgasıdır. 40 m. boyunda, 5,90 m. eninde, 140 ton ağırlığında ve her küreği üç kişi tarafından çekilen (toplam 144 kürekçi) 24 çifte ve oturakla donatılmış bu orijinal kadırganın köşk kısmı da Türk el sanatlarının zarif bir örneğidir. Müzenin bahçesi de açık teşhir alanı olarak düzenlenmiştir.

Burada Piri Reis haritasının mozayik röprodüksiyonu ile Osmanlı egemenlik sınırlarını gösteren üç duvar haritası, ayrıca ünlü Türk denizcilerinin büstleri, hava şartlarından etkilenmeyen diğer objeler ve orijinal mayınlar, torpidolar, deniz topları, denizcilikle ilgili kurumlara ait eski kitabeler vb. sergilenir. Deniz Müzesi`nde halen 3.742 eser bulunmaktadır. Kütüphanede bazıları yazma olmak üzere 20.000`i aşkın kitap mevcuttur. Tarihi Deniz Arşivi`nde Bahriye Nezareti dönemine ait 25.000.000 civarında tarihi eski yazılı belge yer alır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Yılbaşı ve dini bayramların ilk günü ile, Pazartesi- Salı günleri dışında her gün 09.00 - 12.30 ile 13.30 - 17.00 saatleri arası ziyarete açıktır.

Ücret: 3 TL Fotoğraf çekmek : 6 TL

CUMHURİYET EĞİTİM MÜZESİ


İlçe: Sultanahmet
Adres: Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi, Tarihi Kılıçhane Binası, Sultanahmet

Cumhuriyet Eğitim Müzesi, Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi bahçesinde bulunan Tarihi Kılıçhane binasında, 1998 yılında hizmete açılmıştır. Müzenin bulunduğu Tarihi Kılıçhane binasının asıl adı dımışkıhane olup, Osmanlı İmparatorluğu`nun kılıç imalatının yapıldığı ve kılıç yapımının öğretildiği okuldur.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in vezirlerinden Gedik Ahmet Paşa`nın girişimi ile 1454’te bir kılıç imalathanesi kurulmuştur. I. Mahmut döneminde (1730-1754) Sadrazam Yeğen Mehmet Paşa buradaki kılıç imalatını durdurarak binayı Yeniçeri askerlerinin elbiselerinin dikiminin yapıldığı (dikimhane) haline getirmiştir. Kılıçhane III. Selim döneminde (1789-1807) yeniden canlandırılarak 1868 yılına kadar varlığını sürdürmüştür. Mithat Paşa`nın girişimiyle 1868 yılında Kılıçhane binası ve çevresinde bulunan ek binalarda Sanayi Mektebi açılmasıyla Kılıçhane kapanmıştır.

Müzede Atatürk`ün Türk harflerini ilk kez yazdığı karatahtanın bir benzeri, Cumhuriyet öncesiyle ilgili resimler, okul künye defterleri, çeşitli dönemlere ait diplomalar, karne ve sicil defterleri, öğretmen okulu diplomaları, okullarla ilgili belgeler, gazete kupürleri, madalyalar ve eğitim araçları sergilenmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri:Pazar dışında her gün 10.00-17.30 saatleri arasında açıktır.

Ücret: Giriş Ücretsizdir.

BÜYÜK SARAY MOZAİKLERİ MÜZESİ


Telefon:0212 528 45 00
Fax: (0212) 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
İlçe: Sultanahmet
Adres: Arasta Çarşısı, Sultanahmet-Eminönü İstanbul


Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, Sultanahmet Camii`nin güneyinde, caminin külliyesi olan arasta içerisinde yer almaktadır. Müze, Bizans İmparatorluğu Büyük Sarayı`nın revaklı avlusunun kuzeydoğu bölümünde kısmen sağlam kalmış mozaik döşemeyi içine alacak şekilde yapılmıştır.

M.S. 450-550 yılları arasına tarihlenen Büyük Saray Mozaikleri eşsiz bir ustalıkla işlenmiştir. Fonu teşkil eden beyaz zemin balık pulu tarzında işlenmiştir. Mozaiklerde dini konulara rastlanmaz. Konular günlük hayattan ve doğadan alınmıştır. Bunlar arasında kertenkele yiyen grifon, fil ve aslan mücadelesi, bir kısrağın tayını emzirmesi, kaz güden çocuklar, keçi sağan adam, eşeğine yem veren çocuk, testi taşıyan genç kız, elma yiyen ayılar ve avcı kaplan mücadelesini betimleyen sahneler yer almaktadır.

Büyük Saray Mozaikleri Müzesi, 1953 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri`ne bağlı olarak açılmış, 1979 yılında Ayasofya Müzesi`ne bağlanmıştır.
1982 yılında Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Avusturya Bilimler Akademisi arasında yapılan bir protokol çerçevesinde hazırlanan proje uyarınca, mozaiklerin restorasyonu ve konservasyonu çalışmalarına başlanmış, bu çalışmalar 1997 tarihinde tamamlanmıştır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Çarşamba dışında her gün 09.30-17.00 saatlerinde gezilebilir.

Giriş Ücreti: 5 YTL.

BEYLERBEYİ SARAYI MÜZESİ


Telefon:0216 321 93 20-21
Fax: 0216 321 93 22
İlçe: Beylerbeyi
Adres: Abdullahağa Caddesi 81210 Beylerbeyi-Üsküdar İstanbul


Beylerbeyi ve çevresinin yerleşim alanı olarak kullanılması tarihte oldukça gerilere, Bizans dönemine kadar gitmektedir. 18. yüzyılda yaşamış olan ünlü gezgin İnciciyan’a göre, Büyük Kontstantinus’un diktirdiği bir haçtan dolayı Bizans döneminde “İstavroz Bahçeleri” adıyla anılan yöre, Osmanlılar döneminde Padişahların Has Bahçeleri’nden biri olarak kullanılmıştır. Yine İnciciyan’a göre buraya “Beylerbeyi” adının verilişi, 16. yüzyılda Beylerbeyi Mehmed Paşa’nın burada bulunan köşkünden kaynaklanmaktadır.

Çeşitli dönemlerde padişahların ilgisini çeken Beylerbeyi, yaptırılan kimi köşk ve kasırlarla yazlık olarak kullanılan bir niteliğe kavuşmuş, 1829 yılında Sultan II. Mahmud’un yaptırdığı ahşap Sahil Sarayı ile yeni bir hareket kazanmıştır.

Bugünkü Beylerbeyi Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından II. Mahmud’un ahşap Sahil Sarayı yıktırılarak 1861-1865 yılları arasında, dönemin tanınmış mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştır. Saray genellikle yaz aylarında, özellikle de yabancı devlet başkalarının ağırlanmasında kullanılmıştır. Sırp Prensi, Karadağ Kralı, İran Şahı, Fransız İmparatoriçesi Eugenie bunlardan bazılarıdır. Sultan II. Abdülhamid de 1918 yılında, ömrünün son altı yılını geçirdiği bu sarayda ölmüştür.

Çeşitli Batı üsluplarının Doğu üsluplarıyla kaynaştırıldığı sarayın iç mimarlığı, kullanım özellikleri açısından bir orta sofaya açılan köşe odalarından oluşan geleneksel Türk evi planına benzerlikler gösterir. Harem ve Selâmlık olarak iki ana bölümden oluşan sarayda Selâmlık, donatım ve süsleme açısından Harem’den daha zengin tutulmuştur. Bodrum katı mutfak ve depo olarak kullanılan bir bölümü üç katlı olan sarayda 3 giriş, 6 salon ve 26 oda bulunmaktadır. Rutubete ve sıcağa karşı döşemeleri, orjinalleri Mısır’dan getirtilen hasırlarla kaplanmıştır. Çoğunluğu Hereke yapımı büyük boyutlu halı ve kilimleri, Bohemya kristal avizeleri, Fransız saatleri, Çin, Japon, Fransız Yıldız vazoları görülmeye değer sanat yapılarının yalnızca bir bölümüdür.

Boğaziçi’nin Anadolu kıyısında özel konumuyla dikkati çeken Beylerbeyi Sarayı’nı son dönem Osmanlı Sarayları’ndan ayıran yönlerinden birini de, yamaçlara doğru setler biçiminde yükselen ve bu yüzden “Set Bahçeleri” adıyla anılan bahçeleri, bu bahçelerde bulunan köşkler ve eski saraylardan kalan büyük havuz oluşturmaktadır. Üst set bahçesinde bulunan havuzun çevresinde yer alan Sarı Köşk, saltanat atlarının barındığı devrinin en ilginç örneğini yaşatan Ahır Köşk ve eski saraydan kalan selsebilli Mermer Köşk, Osmanlı saray mimarlığının günümüze gelen önemli yapılarını oluşturmaktadır.

Batı ile ilişkilerin güçlendiği bir dönemde yapılan Beylerbeyi Sarayı’nın en ilginç yanı, Set Bahçeleri’nin altından geçen tarihsel Tünel’dir. Tünelin ortasında yer alan çeşmenin yazıtında, Sultan II. Mahmud’un adı geçmekte ve yapının tarihlendirilmesinde önemli bir ip ucu oluşturmaktadır. Üst set bahçesindeki büyük havuz ve Mermer Köşk gibi II. Mahmud Dönemi’nden (1808-1839) kalan bu tünel, kıyı yolunun işlevini sürdürmesini sağlarken, aynı zamanda yüksek duvarların ötesi ile bahçelerin bağlantısını da kurmaktadır.

Yapılan onarımlarla birlikte Beylerbeyi Sarayı, döneminin özgün bir yazlık sarayı olarak “Boğaziçi Kültürü” içinde yerini almış durumdadır. Bahçelerinde ve tarihsel Tünel içinde oluşturulan kafeterya ve satış reyonlarıyla müze-saray olarak konuklara çağdaş düzeyde hizmetler sunulmakta, bu reyonlarda Kültür-Tanıtım Merkezi’nce hazırlanan tanıtıcı nitelikte kitap, kartpostal ve poster gibi yayınların yanısıra çeşitli türde hediyelik eşya satışı yapılmaktadır. Öte yandan önceden belirlenen ve alınan izinlere bağlı olarak saray ulusal ve uluslararası nitelikte resepsiyonlar düzenlenebilmekte, böylelikle geleneksel saray atmosferinin günümüz insanının tanıtabildiği bir ortam oluşmaktadır.

Saray; kompleksin ana yapısı olan Beylerbeyi Sarayı, sarayın deniz tarafındaki duvarının her bir köşesinde yer alan biri haremlik, diğeri selamlık deniz köşkleri, arka bahçede yer alan Mermer Köşk, Sarı Köşk ve Hasahır’dan oluşur. Bunlardan deniz köşkleri ve Beylerbeyi Sarayı Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır. Diğer yapılar ise daha önce burada bulunan saraya aittir. Sarayın ana yapısı olan Beylerbeyi Sarayı, yüksek bir bodrum üzerine, kagir ve iki katlı bir binadır. Boğaz’a paralel olarak yerleştirilen sarayın uzunluğu 65 m.dir.Üç yönden basamaklarla çıkılan sarayda, 6 salon ve 24 oda bulunmaktadır. Özellikle üst kattaki Havuzlu Salon ve ismini sütunlarının renginden alan Mavi Salon, sarayın en görkemli mekanlarıdır. Ayrıca setler biçiminde düzenlenmiş bahçesi de sarayın bir başka özel yönüdür. 1984 yılında müze olarak ziyaretlere açılmıştır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Perşembe günleri dışında her gün 09.00-17.30 saatlerinde ziyarete açıktır.
Ücret: Tam: 8 YTL.(Cuma, Cumartesi, Pazar günleri halk günü olup 4 YTL alınmaktadır.)

BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ (BJK) MÜZESİ

İlçe: Kabataş
Adres: İnönü Stadı altı, Dolmabahçe Kabataş

Beşiktaş Jimnastik Kulübü 1903`te "Osmanlı Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü" adıyla kurulduğunda tahtın sahibi II.Abdülhamid idi. Osmanlı İmparatorluğu`nu 1876`dan 1909`a dek 33 yıl boyunca sıkıyönetimle yöneten ve kurduğu müthiş istihbarat ağıyla uçan kuştan bile haberi olan Abdülhamid`in BJK`nın kuruluşuna "olur" vermesi ilginçtir. Çünkü onun döneminde üç kişiden fazla adamın biraraya gelmesi bile yasaktı.

Serencebey`deki Osman Paşa Konağı`nda düzenli olarak biraraya gelen ve hem memleket meselelerini tartışan hem de spor yapan 26 genç adamın temellerini attığı BJK`nin "Türkiye`nin ilk spor kulübü" ünvanıyla ete-kemiğe bürünmesine Abdülhamid gönül rahatlığıyla izin vermiştir. Üstelik en yakın adamlarından Kenan Bey`i de "ortalığa göz-kulak olması" amacıyla kulübe üye yaptırmıştır. O Kenan Bey ki aynı zamanda Hasan Paşa Karakolu`nun komutanıydı ve BJK`yı kuran 26 kişinin aldığı nefesi bile jurnal olarak saraya yolluyordu. Bu 26 genç adamın hemen hepsi sarayın hizmetinde bulunmuş ya da bulunmaya devam eden kimselerdi. Hepsi devletin sorumlu bireyleriydi. Toplandıkları konağın sahibi de Medine-i Münevvere Muhafızı Şeyhülharem Osman Paşa`ya aitti. Osman Paşa`nın oğlu Hüseyin Bereket, Mehmet Şamil, Ahmet Fetgeri, Padişah`ın kuşçubaşısı Behçet Bey, Başmabeyni Mehmet Paşa ve tüm arkadaşları kulübün kurucuları arasındadır.

İşte böyle bir ortamda kurulan BJK`nin müzesinde kulüple ilgili kupalar, fotoğraflar, belgeler, formaların yanısıra koyu bir Beşiktaş taraftarı olan Pakistan Devlet Başkanı Perviz Müşerref`in kulübe hediye ettiği özel bir kılıç da bulunuyor.
Ziyaret Gün ve Saatleri: Her gün 10.00 - 18.00 satleri arasında ücretsiz gezilebilir.

BASIN MÜZESİ


Telefon:0212 513 84 58 – 511 08 75
Fax: 0212 513 84 57
E-mail: bm@tgc.org.tr
Web: www.tgc.org.tr
İlçe: Çemberlitaş
Adres: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi, Divanyolu Cad. No:84 Çemberlitaş İstanbul


Maarif Nazırı Saffet Paşa tarafından 1865 yılında Neo-klasik tarzda inşa edilmiş olup, Maarif-i Umumiye Nezareti ve İstanbul Darülfünun hizmetlerinde kullanılmıştır. Darülfünun olarak hizmet verdiği sıralarda (1875 Yılında) Uluslararası Resim Sergisi burada açılmıştır. II. Abdülhamit döneminde sansür binası olarak kullanılmıştır. 1908 yılında Şehremaneti’ne (İstanbul Belediyesi) devredilmiştir. 1908 yılından 1983 yılına kadar Belediyenin çeşitli bölümleri bu binada hizmet vermiştir.

1983’de dönemin Belediye Başkanı Abdullah Tırtıl ve (Türkiye) Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun (Nezih Demirkent dönemi) birlikte yaptıkları görüşme sonunda Basın Müzesi olarak hizmet vermesi kararlaştırılmıştır. 1984-1988 yılları arasında restore edilip 9 Mayıs 1988 tarihinde hizmete açılmıştır.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi, İstanbul`un ünlü kültür ve sanat merkezlerinden biridir. Ayrıca, Türkiye`nin tek Basın Müzesi dünyadaki benzerlerinden daha üstün niteliklere sahiptir. Başka ülkelerdeki Basın Müzeleri ya basın teknolojisine yönelik olmakta ya da basın - yayın dünyasındaki eserleri içermektedir.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi, müzecilik açısından taşıdığı bu üstünlüğünün yanı sıra, kültür ve sanat etkinlikleri yönünden de devletçe dahi gerçekleştirilmeyen işlevleri yerine getiriyor. Konferans ve panel, gibi toplantılarla, çeşitli sanat çalışmaları ve değişik seminerler düzenlemesi Basın Müzesi`nin faaliyetlerinden yalnızca birkaçı.

4 kattan oluşan Basın Müzesi, yalnız Sultanahmet – Çemberlitaş - Beyazıt turistik çevresinin bir kültür-sanat merkezi olmakla kalmıyor, İstanbul’un önde gelen bir övünç kaynağı oluyor.

Teknolojik Nostalji: Basın Müzesi`nin salonlarında basın teknolojisinin başlangıçtan bu yana geçirdiği evrimi izlemek olasıdır. Taşbaskı örnekleri, düz baskı makinesi, rotatif tipo entertip, prova tezgahları, giyotin, eski daktilolar, teleksler, telefotolar arasında ücretsiz olarak nostaljik bir gezi yapabilirsiniz.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar günleri haricinde her gün 10.00-17.00 saatleri arasında açıktır.

Ücret:Müzeye giriş ücreti alınmamaktadır.

AYNALI KAVAK KASRI


Telefon:0212 227 34 41
Fax: 0212 250 40 94
İlçe: Eyüp
Adres: Aynalı Kavak Caddesi, Hasköy Eyüp İstanbul
Haritadaki yeri için tıklayın...

Zengin tarihi kimliğine, İstanbul yaşamındaki özel yerine rağmen, ilk defa 4 Temmuz 1985`de ziyarete açılmış olan "Aynalıkavak Kasrı" birçok açıdan önem taşımaktadır. Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Kasr`ın bulunduğu alanın Bizans döneminde imparatorlara ait bir bağ olduğunu söyler. Haliç kıyılarından Okmeydanı ve Kasımpaşa sırtlarına doğru gelişen bu büyük bağ ve koru İstanbul`un fethinden sonra, "Fatih Sultan Mehmet`ten başlayarak sultanların beğenisini kazanmış, Osmanlı İmparatorluk Tersanesi`nin Kasımpaşa`da kurulup gelişmeye başlamasıyla birlikte "Tersane Hasbahçesi" adını almıştır.

Üçyüz yıl boyunca Haliç kıyılarını süsleyen ve Aynalıkavak Kasrı olarak bilinen bu yapı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde "Aynalıkavak Kasrı" ya da "Tersane Sarayı" adıyla anılan yapılar grubundan günümüze ulaşabilen tek örnektir. Deniz cephesinde iki, kara cephesinde tek katlı kütlesiyle geleneksel Osmanlı mimarlığının son ve en güzel örneklerinden biri olan Aynalıkavak Kasrı bezeme açısından da çağının zevkini en iyi biçimde yansıtır.

Tersane Hasbahçesi, çeşitli dönemlerin yapılaşmaları sonucunda köşklerle, kasırlarla ve bu yapıların eklentileriyle bezenmiş, Haliç kıyısında oluşan bu yapılar grubu giderek "Tersane Sarayı" adıyla anılır olmuştur. Saray bütünü içinde yer alan ve Sultan III. Ahmet döneminde (1703-1730) yaptırıldığı sanılan Aynalıkavak Kasrı, Sultan III. Selim döneminde (1789-1807) yeniden düzenlenmiş, Sultan II. Mahmut döneminde de (1808-1839) değişikliklere uğrayarak bugünkü görünümünü almıştır.

Yapı Arz Odası`yla, Divanhane`siyle, bu mekânların duvarlarını dolaşan yazıtlarıyla, alçı şebekeli pencereleriyle, III. Selim tuğralı ve Batı yaklaşımlı iç bezemeleriyle 18`nci yüzyıl mimarlık örnekleri içinde özel bir yer tutarken, Osmanlı geleneğine uygun, sedir, mangal, kandil gibi öğeleriyle, bugün yokolmuş bir yaşama biçiminin ilginç görünümlerini sergiler. Aynalıkavak Kasrı bugün bir müze-saray olarak ziyarete açık tutulmakta ve bu yapıda beste yaptığı, müzikle uğraştığı bilinen büyük Türk bestecisi Sultan III. Selim`in anısı ışığında düzenlenen "Aynalıkavak Konserleri" ve araştırmaya yönelik konserler dizisi sürdürülmektedir. Bu konserlerin sonuncusu ise, "14. Uluslararası İstanbul Festivali" kapsamında yer almış, büyük ilgi görmüştü. Böylece, bugün ayakta kalmış bir bölümünün yapımında katkısı olan III. Selim ile de olay özdeşleştirilmiş olmakta, yaşatılması için çok özel bir müze-saray kimliği verilmektedir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi ve Perşembe günleri dışında her gün; 1 Ekim-28 Şubat arasında 09.30-16.00, 1 Mart-30 Eylül arasında 09.30-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır.

AYASOFYA MÜZESİ I. MAHMUT KÜTÜPHANESİ


Fax: 0212 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
İlçe: Sultanahmet
Adres: Sultanahmet Meydanı İstanbul


Ayasofya`nın güneyindeki iki payanda arasında yer alır. Türk yapı ve süsleme sanatının ilgi çekici bir eseridir. 1739 yılında I. Sultan Mahmud tarafından yaptırılmıştır. Kütüphane, okuma salonu, Hazine-i Kütüb (kitapların korunduğu oda) ve bu iki bölümün arasındaki koridordan oluşur. Okuma odası, Ayasofya ana mekânından başlıkları baklava dilimli altı sütunun taşıdığı bir camekân ve bunu örten tunç şebeke ile ayrılır. Kütüphaneye girişi sağlayan iki kanatlı kapı da çiçek ve kıvrık dallarla süslü tunç şebeke ile kaplıdır ve "Ya Fettah" oymalı iki kulpu vardır. Okuma odasının duvarları çini ve yazı frizleriyle bezenmiştir. Kapının karşısındaki duvarda Sultan I. Mahmud`un yeşil çinilerle bordürlenmiş somakiden tuğrası yer almaktadır.

Okuma odası ile Hazine-i Kütüb`ü birleştiren koridor, çiçek, gül, karanfil, lale, servi motiflerinin görüldüğü çini panolarla bezelidir. Bu panolar renk ve şekil bakımından eşsizdir. Hazine-i Kütüb 4 sütun ve bir seki ile birbirinden ayrılan iki mekândan oluşur. Birinci bölüm kubbe, diğeri aynalı tonozla örtülüdür. Kubbe sekiz köşeli bir kasnağa oturtulmuştur. Bu bölümün ortasına ahşap kitap dolabı yerleştirilmiştir. Koridordan bu bölüme girilen kapının iç tarafında Sultan I. Mahmud`un tuğrası ve bunun üstünde 15 beyitlik yapım kitabesi vardır ve şiirin sonuna h. 1152 (1739) tarihi eklenmiştir. Kubbe kasnağını siyah zemine sarı celî ile yazılmış bir yazı, duvarları ise kırmızı zemine altın yaldız talik bir yazı frizi süslemektedir. Ahşap kitap dolabını, kırmızı zemine altın yaldızı, talik yazı ile yazılmış, son beytinde yapım tarihi belirtilen Arapça bir kaside çevrelemektedir. Bu bölümde de duvarlar çiniyle bezelidir.

Kütüphanede 16-17-18. yüzyıllara ait İznik, Kütahya, Tekfur Sarayı çinileri bir arada kullanılmıştır. Hazine-i Kütüb`deki 16. yüzyıl İznik çinileriyle, koridorda aynı yüzyıla ait bahar açmış çiçek dalları kompozisyonu Türk çini sanatının en güzel örnekleridir. Kütüphane tamamlandıktan sonra Sultan I. Mahmud Galata Saray-ı Humayun`daki kitapları buraya göndermiş, ayrıca Topkapı Sarayı Hazine-i Humayun`undaki değerli kitapları da, kendi mühürü ile mühürletip buraya vakfetmiştir. Şeyhülislâm Sadettin Efendi ve devlet ileri gelenlerinin de vakfettiği kitaplar vardır. Kütüphanede yaklaşık 5000 el yazma kitap bulunuyordu. Bu kitaplar, 1969 yılında Süleymaniye Kütüphanesi`ne taşınmıştır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Her gün 09.00-18.00 saatleri arasında açıktır.

AYASOFYA MÜZESİ


Telefon:0212 528 45 00
Fax: 0212 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
İlçe: Sultanahmet
Adres: Sultanahmet Meydanı, Sultanahmet Eminönü İstanbul


Mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ve işlevselliği yönünden ilk ve son ünik uygulama olarak görülen Ayasofya, Osmanlı camilerine fikir bazında da olsa esin kaynağı olmuş, doğu-batı sentezinin bir ürünüdür. Bu eser dünya mimarlık tarihinin günümüze kadar ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer almaktadır. Bu nedenle, Ayasofya, tarihi geçmişinin yanı sıra, mimarisi, mozaikleri ve Türk çağı yapıları ile yüzyıllar boyunca tüm insanlığın ilgisini çekmiştir.

Ayasofya 916 yıl kilise, 481 yıl cami olmuş, 1935`ten bu yana müze olarak tarihi işlevini sürdürmektedir. Bizans tarihçileri (Theophanes, Nikephoros, Gramerci Leon) ilk Ayasofya`nın İmparator I. Konstantinos (324-337) zamanında yapıldığını ileri sürmüşlerdir. Bazilika planlı, ahşap çatılı bu yapı, bir ayaklanma sonunda yanmıştır. Bu yapıdan hiçbir kalıntı günümüze gelmemiştir.

İmparator II. Theodosius, Ayasofya`yı ikinci defa yaptırmış ve 415`te ibadete açmıştır. Yine bazilika planlı bu yapı 532`de Nika ihtilali sırasında yanmıştır. 1936 yılında yapılan kazılarda bununla ilgili bazı kalıntılar ortaya çıkmıştır. Bunlar mabede girişi gösteren basamaklar, sütunlar, başlıklar, çeşitli mimari parçalardır.

İmparator Iustinianus (527-565) ilk iki Ayasofya`dan daha büyük bir kilise yaptırmak istemiş, çağın ünlü mimarlarından Miletos`lu İsidoros ve Tralles`i Anthemios`a günümüze ulaşan Ayasofya`yı yaptırmıştır. Anadolu`nun antik şehir kalıntılarından sütunlar, başlıklar, mermerler ve renkli taşlar Ayasofya`da kullanılmak üzere İstanbul`a getirilmiştir.

Ayasofya`nın yapımına 23 Aralık 532`de başlanmış, 27 Aralık 537`de tamamlanmıştır. Mimari yönden incelendiğinde büyük bir orta mekân, iki yan mekân (nef), absis, iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. İç mekân, 100 x 70 m. ölçüsünde olup, üzeri dört büyük ayağın taşıdığı 55 m. yüksekliğinde, 30,31 m. çapında kubbe ile örtülmüştür. Ayasofya`nın mimarisinin yanı sıra mozaikleri de büyük önem taşımaktadır. En eski mozaikler iç narteks ve yan neflerde altın yaldızlı geometrik ve bitkisel motifli olan mozaiklerdir. Figürlü mozaikler IX.-XII. yüzyıllarda yapılmıştır. Bunlar İmparator kapısı üzerinde, absiste, çıkış kapısı üzerinde ve üst kat galeride görülmektedir.

Ayasofya İstanbul`un fethi ile birlikte başlayan Türk döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Mihrap çevresi, Türk çini sanatı ve Türk yazı sanatının en güzel örneklerini içerir. Bunlardan kubbedeki ünlü Türk hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi`nin Kuran`dan alınma bir suresi ile 7.50 m. çapındaki yuvarlak levhalar en ilgi çekici olanıdır. Bu levhalarda, Allah, Muhammed, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Ebu Bekir, Hüseyin`in isimleri yazılıdır. Mihrabın yan duvarlarında ise Osmanlı padişahlarının yazıp buraya hediye ettiği levhalar vardır.

Sultan II. Selim, Sultan III. Mehmet, Sultan III. Murat ve şehzadelerin türbeleri, Sultan I. Mahmut`un şadırvanı, sıbyan mektebi, imareti, kütüphanesi, Sultan Abdülmecid`in hünkar mahfeli, muvakkithanesi, Ayasofya`daki Türk çağı örnekleri olup türbeler, iç donanımı, çinileri ve mimarisiyle klasik Osmanlı türbe geleneğinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazartesi günleri dışında her gün 09.00-19.00 saatleri arasında açıktır.
Ayasofya Müzesi ve Galeri Katı Giriş Ücreti: 20 TL.

AYA İRİNİ KİLİSESİ MÜZESİ (St. İrene)


Telefon:0212 528 45 00
Fax: 0212 512 54 74
E-mail: ayasofyamuzesi@hotmail.com
İlçe: Sultanahmet
Adres: Topkapı Sarayı Avlusu, Sultanahmet İstanbul

Aya İrini, Bizans`ın İlk Kilisesi...
Konstantin, şehri yeniden kurarken kendi adına bir forum, saray ve hipodromun yanı sıra, 330`larda Roma tapınaklarının üzerine Aya İrini Kilisesi`ni inşa ettirir. Aya İrini ya da Hagia Eirene`nin sözlükteki anlamı `Kutsal Barış`; ama aynı zamanda da, aynı yüzyılda yaşamış bir azize. Azizenin gerçek adı Penelope`dir. Hıristiyanlığı yaymaya çalışır. Putperestler tarafından yılanlarla dolu bir kuyuya atılır; ölmez. Taşlanır, atlara bağlanıp sürüklenir; yine de ölmez. Mucizelerin sonunda putperestler Hristiyan olur; İrini de bir azize. İmparator Konstantin, bu olağanüstü olay üzerine yaptırdığı tek tanrılı dinin ilk mabedine Aya İrini adını verir.

Aya İrini, Bizans`tan günümüze kalan atriumlu tek kilise. Atrium, eski Roma tapınaklarının ortasındaki çevresi revaklı bir avlu. Aya İrini, yerini aldığı tapınağın özelliklerini bugüne kadar getirmiş. Ancak bugünkü Aya İrini, aynı Aya İrini değil. Çünkü ahşap ilk Aya İrini, 532`de yanmış. İmparator Iustinianos, çok tanrılı inancı kesinlikle yasaklayınca ayaklanan halk, Zeus`a sığınarak hem Ayasofya`yı, hem de Aya İrini Kilisesi`ni yakmış... İustinianos, Ayasofya ve Aya İrini`yi yeniden yaptırmış. Ancak Aya İrini 564`te bir kez daha yanmış. Onarılmış... İki yangından sonra, bu defa depremlerle sallanmış. Yani kilise üç kez onarılmış.

Osmanlı sultanı II. Mehmet, İstanbul`a girip yeni bir dönemi başlatır. Yapımına başlanan Topkapı Sarayı`nın dış duvarları, Ayasofya ve Aya İrini`nin arasından geçer. Aya İrini bir süre sonra silâhların bakım ve onarımının yapıldığı iç cephane olur.
Aya İrini, Osmanlı`nın ilk müzesidir. Depodaki silâhlar antika olunca 19. yy.`da ilk müze Aya İrini`de açılır. Aya İrini`nin galerilerine çıkışı sağlayan çift kanatlı merdivenler o sıra yapılır. Osmanlı, Aya İrini`ye, ana kapıdaki 1726 tarihli kitabeyi ve merdiveni ekler.

Aya İrini`yi sallayan o eski depremler sırasında Bizans`ta ikonalar, dinen yasaklandığı için onarımlarda duvarlar süslemesiz bırakılmış. Bugün, Osmanlı`nın üzerine bir bayrak asarak kapattığı apsis yarım kubbesindeki İsa`yı simgeleyen haç ve haçın altında İsa`nın çarmıha gerildiği Golgota Tepesi`ni simgeleyen birkaç basamaklı kürsü çizimi dışında bir motif kalmış.

1453 yılında İstanbul`un fethinden sonra kilise camiye çevrilmediği için yapıda önemli bir değişiklik yapılmamıştır. Uzun süre ganimet ve silah deposu olarak kullanılmıştır. Tophane müşirlerinden Damat Ahmet Fethi Paşa 1846 yılında Türk müzesinin ilk nüvesini oluşturan eserleri burada sergilenmiştir. 1869 yılında Aya İrini, Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) adını almıştır. Zamanla, sergi mekânlarının yetersiz kalması nedeniyle buradaki eserler 1875 yılında Çinili Köşk`e taşınmıştır. 1908 tarihinden itibaren Aya İrini Askeri Müze olarak kullanılmıştır. Daha sonra bir süre boş kalan yapı onarılmış ve Ayasofya Müzesi Müdürlüğü`ne bağlı bir birim haline getirilmiştir.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Ziyarete kapalıdır. Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’nün izni ile gezilebilir.

ATATÜRK MÜZESİ (İnkılap Müzesi)


Telefon:0212 240 63 19
Web: http://www.ataturk.net
İlçe: Şişli
Adres: Halaskargazi Caddesi No: 250 Şişli


Bir Ulusun Kurtuluşuna İlk Adımın Atıldığı MekanMustafa Kemal Atatürk`ün Milli Mücadele Çalışmaları sırasında kiracı olarak kaldığı ev (Aralık 1918-16 Mayıs 1919) 28 Mayıs 1928’de İstanbul Belediyesi (Şehremaneti) tarafından satın alınarak, 15 Haziran 1942’de İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Lütfi Kırdar tarafından Atatürk İnkılabı Müzesi olarak ziyarete açıldı.

9 Ocak 1962’de geçirdiği yangın tehlikesinden sonra onarılarak 4 Mart 1962’de açılan müze, 1977’de Belediye tarafından Turing Otomobil Kurumu ve İş Bankası’na restore ettirildi ve 19 Mayıs 1981’de tekrar ziyarete açıldı. Müze 1989 yılında onarım amacıyla kapatılarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bir kez daha restore edilerek 1991 yılında yeniden hizmete girdi.

Mustafa Kemal Paşa, Aralık 1918-16 Mayıs 1919 tarihleri arasında kaldığı bu evde asker ve sivil arkadaşlarıyla birlikte vatanın kurtuluş planlarını hazırladı. Çalışma arkadaşları arasında, İsmet (İnönü) Paşa, Ali Fuat (Cebesoy)Paşa, Kazım (Karabekir) Paşa ve Rauf Orbay gibi önemli isimler vardı.

Mustafa Kemal Paşa döneminde evin giriş katında yaver ve yemek odaları, 2 nci katında toplantı ve çalışma salonu ile yatak odaları bulunuyordu. 3 ncü kat ise annesi Zübeyde Hanım ve kızkardeşi Makbule Hanım tarafından kullanılıyordu.

Atatürk Müzesi koleksiyonunun önemli bölümünü Atatürk`ün kişisel eşyaları, kıyafetleri, üniformaları, askeri ve sivil yaşamına ait fotoğrafları, el yazısı ile yazdığı çeşitli belgeleri, madalyaları, hatıra eşyaları oluşturmaktadır. Müzeye kızkardeşi Makbule Atadan tarafından armağan edilen eşyalar arasında sivil giysiler, "Mustafa Kemal’’ armasını taşıyan mendil ve gömlekler ile iç çamaşırları bulunmaktadır.

Müşir üniforması ve Sivas Kongresinde giydiği elbise, tarihi değeri önemle vurgulanacak parçalar arasındadır.
Yazı takımı ile ilgili parçalar, sigara tabakaları, madalyalar, Amerika Başkanı Roosevelt’in hediyesi olan ahşap möbleli radyo-pikap hatıra eşyaları arasında yer almaktadır.
Ressam İbrahim Çallı ve Zeki Kocamemi tarafından yapılmış yağlı boya tablolar da koleksiyonun önemli parçalarındandır. Müzede orijinal eserler arasında V.Pisani tarafından yapılmış olan ve Kurtuluş Savaşı`nı simgeleyen suluboya tablolar da bulunmaktadır.

MÜZEDE SERGİLENEN ESERLERDEN ÖRNEKLER: V. Pisani suluboya tablolar, İbrahim Çallı, Atatürk`e ait Müşir elbisesi, Atatürk`ün saçından bir tutam

Ziyaret Gün ve Saatleri: Müze Pazar ve Perşembe dışında 09:00 - 16:00 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Giriş Ücreti: Giriş ücretsizdir.

AŞİYAN MÜZESİ


Telefon:0212 263 69 86
İlçe: Bebek
Adres: Aşiyan Yokuşu, Bebek İstanbul

Ünlü Türk Şairi Tevfik Fikret`in 1906-1915 yılları arasında yaşadığı ev olan AŞİYAN; 1940 yılında eşi Nazime Hanım`dan İstanbul Belediyesi tarafından satın alınıp, 1945 yılında Edebiyat-ı Cedide Müzesi olarak açılmıştır. Daha önceleri Eyüp mezarlığında bulunan naaşı, 1961 yılında doğal görünümü ile çok beğendiği bu bahçeye nakledilmiş ve bu tarihten sonra müze "Aşiyan Müzesi" adını almıştır.

Tevfik Fikret, evinin projelerini kendisi çizmiş, Farsça "Yuva" anlamına gelen Aşiyan kelimesini de buraya isim olarak koymuştur. Bahçe içerisinde ahşap 3 katlı olan Aşiyan Müzesinin zemin katı bugün idari işler için kullanılmaktadır.

Birinci katta Edebiyat-ı Cedideciler`in fotoğraf, kitap ve özel eşyalarının sergilendiği Edebiyat-ı Cedide Odası, Abdülhak Hamit`e ait kişisel eşyalar, tablolar, fotoğraflar, çalışma masası ve koltukların bulunduğu Abdülhak Hamit Salonu, kadın şairlerimizden Nigar Hanım`a ait kitaplar, fotoğraf, resimler, şahsi arşiv ve eşyalarının sergilendiği Şair Nigar Hanım Odası bulunmaktadır.

Tevfik Fikret`e ayrılmış olan ikinci katta; şairin yatak odası ve çalışma odası yer almaktadır. Şairin yaşadığı yıllarda yatak odası olarak kullandığı odada; şahsi eşyaları, vefat ettiği yatak ve Mihri Hanım tarafından şairin yüzünden alınan maskın kopyası gibi objeler sergilenmektedir. Çalışma odası olarak kullandığı odada ise; çalışma masası ve koltuğu, kendisi tarafından yapılan resim çalışmaları, tablolar bulunmaktadır.
Şehzade Abdülmecit Efendinin, Tevfik Fikret`in "Sis" şiirinden esinlenerek yaptığı ünlü "Sis"tablosu da buradadır.

Ziyaret Gün ve Saatleri: Pazar-Pazartesi günleri hariç 09.00-16.00 saatleri arasında açıktır.
Ücret: Ücretsizdir.

ASKERİ MÜZE


elefon:0212 233 27 20 ( 4 Hat )
Fax: 0212 296 86 18
Web: www.tsk.mil.tr
İlçe: Harbiye
Adres: Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, Valikonağı Caddesi Harbiye Şişli İstanbul

Askeri Müze ve Kültür Sitesi Komutanlığı, İstanbul Harbiye semtinde konuşlandırılmıştır.Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı`na bağlıdır.
Askeri Müze`nin Tarihçesi:
Koleksiyonların zenginliği ve çeşidi açısından dünyanın en önde gelen müzelerinden birisi olan Askeri Müze’nin kuruluşu modern anlamda olmamakla beraber 15 nci yy.a kadar uzanmaktadır. 1453’de İstanbul’un Türkler tarafından fethinden sonra Aya İrini Kilisesi, değerli harp silah, araç ve gereçlerinin toplandığı “Cebehane” olarak düzenlenmiştir. 1726 tarihinde Cebehane’deki tüm malzemeler düzenlenerek “Dar-ül Esliha” adı ile yeni bir kuruluş gerçekleştirilmiştir.
Modern anlamda müzeciliğin temeli Tophane Müşiri Damat Ahmet Fethi Paşa’nın gayretleri ile 1846 yılında atılmış ve bu tarih Türk Müzeciliği’nin ve Askeri Müze’nin gerçek anlamda ilk kuruluşu olmuştur. Aya İrini’deki revakların araları camekanlarla kapatılarak, sergileme mekanları haline getirilmiştir. Bu mekanlardan bir bölümünde eski harp silah, araç ve gereçlerinden oluşan koleksiyonlar, diğer bölümlerde ise arkeolojik eser koleksiyonları sergilenmiştir. Ahmet Fethi Paşa’dan sonra Aya İrini’deki bu koleksiyonlar kısa bir süre sonra ilk defa müze adını alarak “Müze-i Hümayun” olarak isimlendirilmiştir. Müze teşkilatının kurulmasından sonra özellikle arkeolojik eserlerin sayısının artması üzerine bu eserler Çinili Köşk’e taşınmış ve bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin temeli atılmıştır. Ahmet Muhtar Paşa, silah koleksiyonlarını ilanlar ve resmi yazışmalarla zenginleştirmiştir. Kütüphanesi, sineması, atış poligonu, yayınları, kıyafethanesi ve mehteri ile günümüz çağdaş müzecilik anlayışına uygun nitelikte bir müze oluşturulmuştur.
1940 yılına kadar Aya İrini’deki faaliyetlerini sürdüren Askeri Müze, İkinci Dünya Savaşı`nın Türkiye’ye sıçrayabileceği düşüncesi ile faaliyetlerine bir süre ara vermiştir. Savaş tehlikesinin ortadan kalkmasından sonra 1949 yılında Maçka Silahhanesi’nde depolanan eserler 1959’dan itibaren Harbiye Mektebi Jimnastikhanesi binasında tekrar sergilenmeye başlamıştır. Bu binanın zamanla Askeri Müze koleksiyonları için yetersiz kalması ve çağdaş anlamda gelişime yönelik adımların atılmasına imkan vermemesi üzerine 1966 yılından itibaren restorasyon çalışmaları sürdürülen eski Harbiye binasının Askeri Müze olarak kullanılmasına karar verilmiş ve 10 Şubat 1993 günü yeni bir düzenleme ile ziyarete açılmıştır.

Askeri Müze Teşhir Salonları:
Salonlarımızda, Askeri Müze koleksiyonlarında bulunan 45.000`i aşkın eserden titizlikle seçilen yaklaşık 5.000 eser sergilenmektedir. Dönem, konu gibi değişik açılardan ele alınarak gruplandırılan bu zengin koleksiyon içinde çeşitli silahlar, askeri kıyafetler, çadırlar, bayraklar ve sancaklar ile benzeri türde çok değişik askeri kültür varlıkları yer almaktadır. Bunlar arasında ahşap ve maden süsleme sanatının güzel örneklerini oluşturan tüfek, tabanca, top ve kılıçlar, zarif süslemeleri ve kitabeleriyle zırhlar, kalkanlar ve miğferler, Osmanlı ordusunun görkemini vurgulayacak nitelikteki altın görünümünde tombaklar ve Osmanlı saray çadırlarının en nadide örnekleri bulunmaktadır.

1. Giriş Salonu: Burada Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi binasının maketi ve müze koleksiyonundan seçme bazı objelerin yer aldığı Tanıtım Vitrini bulunur.
2. Tanıtım Salonu: Bu salonda, Askeri Müzenin tarihi; 1846’dan günümüze kadar uzanan bir periyot içinde çeşitli fotoğraf, belge ve yayınlarla belgesel olarak anlatılmaktadır.
3. Atıcı Silahlar Salonu: Bu salonda ok ve okçulukla ilgili eserler sergilenmektedir. 17-19.yy. arasındaki Osmanlı ok ve yayları, ok hedefleri, ok-yay muhafazaları, yay germe gereçleri, ok yatakları, yayı gererken parmağa takılan şestler salonun ana malzemeleridir.
4. Binicilik Salonu: Bu salonda 19.-20.yy. binicilik ve süvari sınıfı ile ilgili malzemeler sergilenmektedir. Eyerlerde Alman, İngiliz tipinde yapılmış Türk eyerleri çoğunluktadır.
5. Fatih ve Yavuz Köşesi: Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) ve Yavuz Sultan Selim (1512-1520)’in atlı mankenleri, İstanbul’un fethinde Osmanlı gemilerinin karadan Haliç’e indirilmesini gösteren panaromik maket yer almaktadır.
6. Kesici Silahlar Salonu: Sergilenmekte olan Avrupa kökenli kesici ve delici silahların en eski örneklerini orta çağ Avrupa kılıçları ve sırıklı silahlar grubu oluşturmaktadır.
7. Savunma Silahları Salonu : Avrupa savunma silahlarının büyük bölümünü Avrupa miğferleri oluşturmaktadır. En eski örnekleri 14.yy.a ait olan miğferlerin, 15. ve 16.yy.lara ait örneklerinde kapalı formlar hakimdir. Bir veya birkaç parçalı yüz siperlikleriyle çok çeşitli örnekleri görülebilen bu miğferlerde bezeme yoktur.
8. Atatürk Dershanesi: Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Harp Okulu ve Harp Akademisi öğrenimini Askeri Müze Binası`nda tamamlamıştır. Mustafa Kemal`in Harp Akademisi 3. Sınıfını okuduğu dershane O`nun anısına düzenlenmiştir. Sınıfta Atatürk`ün okul yaşamı ile ilgili fotoğraf ve belgeler de sergilenmektedir.
9. Ateşli Silahlar Salonu: 16.yy.dan 20.yy. başına kadar imal edilmiş çeşitli Avrupa ve İslam ateşli silahları bulunur. Bunlar Fitilli, çakmaklı, kapsüllü ve iğneli olmak üzere gelişim gösteren tüfek ve tabancalardan oluşur.
10. Top Maketleri ve Küçük Çaplı Top Teşhir Salonu: Bu salonda 15 - 20. yy.lar arasına tarihlenen Osmanlı dönemi ahşap ve metal top modelleri ile yabancı devletlere ait modeller yer almaktadır.
11. Somali-Bosna-Kosova -İç Güvenlik Salonu: Bu bölümde, Birleşmiş Milletler kararı gereği barışı korumak amacıyla Somali, Bosna ve Kosova’da görev yapan Türk Birliklerine ait sancak, üniforma, nişan ve madalya gibi malzemeler ile fotoğraflar sergilenmektedir.
12. Askeri Kıyafetler Salonu: Osmanlı Devletinde Yeniçeri Ocağı’nın kurulması ile birlikte orduda görev yapan kişilerin ayrı bir kıyafet giymeleri kabul edilmiştir. Başlangıçta kıyafet tespitinde elbiseden çok başlıklara önem verilmiş ve askeri barışta halktan, savaşta ise düşmandan ayırmaya yarayacak başlıklar kullanılmıştır.
13. Bayrak ve Sancaklar Salonu: Bu salonda Osmanlı Devleti dönemine ait sancaklar, Cumhuriyet Dönemine ait Alay Sancakları ve yabancı devletlere ait bayraklar sergilenmektedir.
14. Çadırlar Salonu: Askeri Müze’deki çadırların tümü Osmanlı İmparatorluğu dönemine aittir. En erken örnekleri 17.yy.dan başlayan çadır ve çadır parçalarından oluşur.
15. Şehitler Galerisi: Bu salon tarih boyunca bağımsızlık uğruna büyük zaferler kazanırken, yine aynı uğurda canlarını feda eden tüm şehitlerimize atfedilmiştir.
Diğer Salonlar ise;16. Meşrutiyet Salonu, 17. I. Dünya Savaşı Salonu, 18. Çanakkale Savaşı Salonu, 19. Kurtuluş Savaşı Salonu, 20. Kore-Kıbrıs Salonu, 21. Etnoğrafik Eserler Salonu, 22. kGenelkurmay Başkanları Salonu, 23. Kenan Evren Salonu, 24. Atatürk Salonu, 25. Mehter Enstrümanları Salonu, 26. Harbiye Hamamı, 27. III. Selim Köşesi, 28 Fermanlar, Beratlar, Yazma Eserler Salonu.

Halka Açık Mehter Konserleri: 500 kişilik modern Atatürk salonunda müzenin açık olduğu günlerde (Pazartesi-Salı dışında) her gün 15.00 ila 16.00 saatleri arasında Mehterin tarihçesini anlatan İngilizce ve Türkçe multivizyon ile 20’şer dakikalık iki seans halinde verilen konser ilgi görmektedir.
Ziyaret Gün ve Saatleri: Askeri Müze;dini bayramların birinci günü,yeni yılın ilk günü ile Pazartesi ve Salı günleri dışında her gün 09:00-17:00 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Ücret: Tam: 3 YTL Öğrenci: 1 YTL Fotoğraf çekimi : 6 TL Kamera Çekimi: 12 TL